Aradan birkaç gün geçti. Melih beni aramadı. Ben de onu aramadım. Arada nasılsın mesajları haricinde hiçbir şey olmadı. Çaktırmıyorum ama patlamaya hazır bomba gibi geziyorum ortalıkta. Bir ateş gerekiyor patlama yapmam için. Allahtan herkes başımın üzerindeki uyarıcı yazıyı fark ediyor da yaklaşmıyor.Tehlikelidir! Ateşle yaklaşma...
Aslı bile süt dökmüş kedi misali. Gözüme hiç çarpmadı. İşini tüm ciddiyetiyle yapıp gitti. Nasılsın diye sormaya bile çekinir oldu. Ben böyle bir insan değildim ki. Ne oluyor bana? Ofisime Aslı ve Çiçek'i çağırıp özür diledim. Bugünlerde iyi olmadığımı söyledim. Anlayış göstermelerini istedim. Sağ olsunlar anlayışın en büyüğünü gösterip önce bana sarıldılar sonra beni sevdiklerini söylediler. Aslı kulağıma fısıldadı. Her ne oluyorsa geçer merak etme dedi. Gözlerine bakıp tüm samimiyetim ve içtenliğimle teşekkür ettim.
Teyzemde kaldıktan sonra eve geçmiştim. Ama çoğunluk hala teyzemde kalıyorum diye biliyordu. Derslerim bittikten sonra eve geçip lambaları bile açmadan mum görünümlü ufak led ışıklarımı açıp loş ortamda oturuyordum. Film izledim. Müzik dinledim. Uyudum, uyandım, derse gittim, tekrar eve döndüm. Rutine bağlamaya başlamıştım.
Yine aynı rutinimi uygularken telefonum çalmaya başladı. Arayan annemdi. Yine hüsran sebebim oldu. Melih değil. Annemdi. Bugün ben evde yokken gelmişler eve biraz yiyecek bırakıp gitmişler. "Dolabına her şeyden bıraktık annem. Bak sütlaç da yapmıştım ondan da getirdim. Tarçın kavanozunu baharat dolabına bıraktım. Canın isterse al ye kuzum." Ah evlat böyle oluyor demek ki. Teşekkür edip biraz daha konuşup kapattım telefonu.
Tekrar telefon çaldı. Bu defa arayan Şevval'di.
"Canım. Nasılsın?"
"İyiyim Şevval sen nasılsın? Bebişler ve Görkem ne durumda?"
"Ah Selin hiç sorma istersen. İnan ki çok zorlanıyorum artık. Kendimi taşıyamaz oldum. İkiz hamileliği daha zormuş. Gün gelsin diye bekliyorum. Ağır top olma yolunda ilerliyorum. Görkem ah benim canım kocam. O da benimle beraber beklemede. Heyecanla. Gözü gibi bakıyor bana. Anlatmama gerek yok zaten nasıl gördüysen son sürat devam. Şimdi hiç anlatmayayım. Görkem'le aşkımız nereden baksan ansiklopedi olur. A'dan Z'ye ahahaha. Fasikül fasikül. Bak ben ne için aradım. Müjdemi isterim."
"Hayırdır inşallah. Ne müjdesi?"
"Metehan'a Helin'i istemeye gideceğiz."
"Ah ne güzel çok sevindim Şevval. Nihayet muradına kavuşuyor ha Metehan."
"Evet çok şükür. Helin babasıyla konuşup bana haber verecekti hatırlarsan. Aradı. Haldun amca yüzük takılmasını kabul etmiş. Eh bize de üzerimize düşeni yapmak kalıyor. Keşke siz de tamam deyip bizi mutlu etseniz. Senin de yüzüğünü taksak." O anda Melih'in sözleri geldi aklıma.
"Ah canım bir yüzük dediğin nedir ki? Hem ne gerek var? Biz zaten bu yola çıkarken evlilik diye çıkmışız. Onun için bazı teferruatlara gerek yok."
"Selin. Yavrum sen iyi misin?"
"Boş ver kuzum. Özür dilerim. Bugün çok yoruldum. Ne dediğimi bilmiyorum. Sen takılma bana. Aslı'yla ilgili durumlar var kafam karışık." En iyi kaçış konuyu başka yere çekmek. Şimdi Şevval'e söylesem Görkem duyar. Ondan Umut duyar. Kulaktan kulağa başlar. Son kişiye gidene kadar.
"Ne oldu? Onun neyi var?"
"Ah boş ver canım. Çözülmeyecek durumlar değil. Neyse tamam o zaman. Söz ne zaman kesilecek?"
"Birkaç gün içinde gideriz. Geleceksin kaçışın yok. Helin seni arayacak zaten. Tamam mı canım?"
"Tamam bebişim. Selam söyle kuzime. Yardım edebileceğim bir şey olursa söylemen yeter. Sonra görüşürüz. Kapatmam lazım. Trafikteyim canım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI DİNLE (Tamamlandı)
Romanceİlk görüşte aşka inanlar burada mı? Hadi o zaman hep beraber bu güzel serüvene bir dalış yapalım 'Aşk Mimarı' hikayesini okuduysanız tanırsınız kahramanlarımızı. Selin & Melih. Bir yumrukla başlayan büyülü bir aşk hikayesi. Anka kuşu misali külle...