AŞKI DİNLE (Tamamlandı)

2. Bölüm

      

Zaman su gibi akıp gidiyor, günler çarçabuk geçiyor. Ben anlamadım bu düzeni. Daha az önce yatmıştım aaaa sabah olmuş. İyi de ben dinlenemedim ki. Ooooffff.

Yataktan resmen sürünerek çıktım. Sanki yorganım ayaklarımdan tutmuş gitmeeeee diye yalvarıyor. Üzgünüm bebeğim ama mecburum gitmeye, kalamam. Çok isterdim ama olmaz. Bekle beni olur mu? Söz ver bana bekleyeceksin değil mi beni? Yine sarıp ısıtacaksın değil mi tatlım? Biliyordum zaten. Benim sadık yarim olduğunu. Sen hiç merak etme işlerimi halledip erkenden yanındayım bebeğiiiimm.

Yatağımlada rutin konuşmamı yapıp duşuma girdim. Spor kıyafetlerimi hazırladım. Giyinip saçlarımı da topladım. Ooohhh mis gibi oldum yine. Kahvaltımı yaparken internette sörf yaptım. Sonrasında evden çıkma vaktim geldi. Haaaaa Selin şimdi dikkat et bakalım. Anahtar elimde, çanta sırtımda, telefon o da elimde. Hmm tamam başka bir şey yok. Ayakkabımı giyip evden ayrıldım. Çok şükür bu defa bir şey unutmadım.

Spor salonumda öğrencilerim beni bekliyordu. Güzel, eksiksiz başlayacağız derse. Günaydın dedim ekibime. Sonrasında ısınma hareketleri ve biraz aerobik yaptırdım. Küçüklere kenara geçmelerini söyleyip büyüklerle dersime devam ettim. Minik öğrencilerim pür dikkat izleyip ders sonunda bana neler öğrendiklerini gösteriyorlardı. Çok tatlılar ama. Onların o şen kahkahalı halleri insanın annelik duygusunu kabartıp bir an önce evlenip çocuk doğurmalıyım diye düşüncelere itiyordu.

Derslerim bittikten sonra yine rutin bir şekilde annem ve teyzeme konferans konuşmayla hesap verdim. Neden mi konferans? Çünkü ikisiyle aynı anda konuşmazsam ya araya girip konuşmayı bekleyen arama var moduna geçiriyorlar ya da her kimle konuşuyorsan hemen kapat mesajlarıyla tacize dalıyorlardı. Ooofff ancak bu şekilde çözüm bulduk. Onlara da gösterdim şu şekilde diye.

Hay ellerim kırılsaydı da öğretmeseydim diyecek kıvama getirdiler yine beni. Hayırlı bir kısmet varmışmış, çok yakışıklıymışmış, hali vakti yerindeymişmiş, hele aile 10 numara 5 yıldızmışmış. Bunların bu şekilde kolektif çalışmalarına gıcık oluyorum. Eğer bugün diyeyim ki ben evleniyorum damat kim demeden kendimi gelinlik içinde bulurum galiba.

Baktım ben bunların elinden kurtulamıyorum anında konferans görüşmeye Görkem'i dahil ettim. Onların dilinden ancak o anlar. Allaaaaaahhh hele bir de iş stresi varsa değmeyin benim keyfime.

Çok kızdığı zaman fütursuzca konuşur kuzenim. Ne dediğini bilmez. O zamanlar da eşek saatine girmiş olur. Hani derler insanın bir Eşref saati bir de eşek saati olur diye. Hah Görkem sinirliyken maşallah o eşek saatinden hiç çıkamaz. Benim de işime geliyor. Oooohhh suya sabuna dokunmadan temizlik. Miiisss. Görkem konuşmaya dahil olup;

"Ne zaman isterse o zaman evlenir. Karışmayın artık ya. Hayırlı kısmetinize de sela okutturmayın. Bir daha duymayayım. Tamam mı anne? Anlaşıldı mı teyze?" diyerek noktayı koydu.

En sonunda telefonu kapatalım dediler de kurtuldum yoksa imkanı yok kurtuluşum olmazdı. Sonra içime sinmedi Görkem'i tekrar aradım. Sesinin neden kötü olduğunu neye kızdığını sordum. Başladı söylenmeye.

"Kızım benim derdim bir mi ki? Bursa'da ki ofisi biliyorsun. Oraya yoğunlaştım. Ekibi toparlıyorum. Emre'yi oraya göndericem. Ardından buradaki şirketi bir elden geçiricem. Sonra Londra'ya gidip proje ne durumda nasıl ilerliyor ona bakmam lazım. Ama önce hangisine yoğunlaşacağıma karar veremiyorum. Ooofff çıldırmak üzereyim Selin."

"Yavrum kim sana dedi 3 şirket yönet diye. Sen kendin kaşındın. Tamam genç yaşında çok iyi bir başarı kazandın ama İşte sonuç bu sevgili kuzenim. Sen üç parçaya bölünemezsin ki. E her yere de aynı zaman da gidemezsin. Bir çaresini bulmak zorundasın canım benim. Yoksa gemini fareler basar. Demedi deme. Hem sana bir yol göstereyim. Yol demeyeyim de sadece bir öneri, önce Londra'ya git gel, sonra buradaki ofise, daha sonra Bursa'daki ofise bir el at. Bak sadece öneri işine gelirse."