26. Bölüm

66 20 4
                                    



Günler geçmeye devam ederken babam ve Melih araştırmayla gün geçirmeye başladılar. Bir ara babamla gizli saklı konuştular. Ne konuştuklarını sorduğumda çok önemli değil cevabını aldım ikisinden de. Madem önemli değil sesli konuşun dediğimde ise normal konulara geri döndüler. Babam her konuda tedbir almıştı. Daireme olası bir 'hızsızlık girişimine karşı' alarm sistemi taktırdı. Hasan ve Celil beyle konuştu. Site yönetimine gizli kalması koşuluyla bilgi verdi.

Sabah saatleriydi. Melih yine kısa bir araştırma sonrasında yanıma geldi. Hızlıca halimi hatırımı sordu. Hemen hazırlanmamı ve 1 saat sonra çıkmamız gerektiğini söyledi. Nereye diye sorduğumda Görkem Şevval'e sürpriz için kardeşleri ve arkadaşlarını çağırmış dedi.

"Yani Melih bence uygun olmaz. Neticede balayındalar. Ne işimiz var? Hem buradaki durum belli. Gitmeyelim. Ya da sen istersen git. Olmaz mı?"

"Üzgünüm gidiyoruz! Birlikte! Hemen. Babandan izin bile aldım."

"Bana sormadan mı? Babam nasıl kabul etti?" Melih'in telaşlı hali dikkatimi çekti. Durduk yerde gitmediğimiz belliydi. "Bir şey var yine değil mi? Beni kaçırır gibi şehirden çıkarmaya çalışıyorsun. Söyle lütfen. Her neyse bilmek istiyorum."

"Sevgilim. Çağırıldık. Gitmeliyiz ve gidiyoruz. Seçme şansın maalesef ki yok."

"Neden gizli kapaklı her şey? Sen bana gerçeği söylesene."

"Selin!"

Bu kadar zamandır birlikteyiz ilk defa bana sesini yükseltti. Gözlerim dolmaya başladı. Sinirlerim zaten harap olmuş durumdaydı. Melih'in de benden aşağı kalır yanı yoktu ama sesini yükseltmesini gerektirmezdi. Pişmanlıkla ne yaptım ben der gibiydi. Sessizce 'kahretsin' dedi.

"Ben gelmek istemiyorum."

"Güzelim neden anlamıyorsun? Gitmemiz lazım. Az önce için de özür dilerim. Sesimin tonunu ayarlayamadım. Bir anda çıktı. Seni üzmek istememiştim. Özür dilerim peri kızı." Yaşlar gözlerimden dolup taştı adeta. Tutamadım kendimi. Ağlamaya başladım. Sinir sistemim çökmek üzereydi. Zaten kaç gecedir yine kabuslarla uğraşıyordum. Kolay bir süreç değildi. Hepimiz allak bullak olduk.

Babam sürekli ya telefonda ya sokaklarda. Haber aldığı görüldüğü her yere gitti. Yok bulamadı. Daha ne kadar sürecekti bu durum bilmiyorum. Kapının sesi geldi. Annem babamı karşılıyordu. Anında yanlarına gittim. Annem bir gelişme olup olmadığını sordu. Babam başını olumsuz anlamda salladı.

"Ustalaşmış gizlenme işinde. Karabatak gibi. Bir çıkıyor bir batıyor. Delirtmeye çalışıyor. Ama beklesin o. Az daha sabır hayatım. Çekirge misali son sıçramasında kurtulamayacak. Melih hazırlanmadınız mı oğlum?"

"Selin gitmek istemiyor Aziz baba."

Babam yalvaran gözlerle baktı bana. "Kızım! Birkaç gün git kafanı dinle gel. Biraz uzaklaş buradan. Hadi yavrum. Bir şey söylüyorsak var bir bildiğimiz. Lütfen yorma beni yavrum."

"Şu bildiğinizi bana da açıklasanız daha iyi olmaz mı?" Babam ve Melih göz göze geldi. Ne söyleyeceklerini düşünüyorlar galiba.

"Bak yavrum. Bizim de bize göre hesaplarımız var. Bilmemen senin açından iyi olur. Sen gerisini düşünme. Hadi şimdi git hazırlan."

Babamın bunu söylemesiyle mecburen odama gittim. Hazırlanmaya başladım. Melih'in arabası aşağıda duruyordu. O kendi arabasıyla çıkış yapacaktı siteden. Ama ben başka bir arabaya binip gidecektim. Melih şirketlerinden bir araba ve şoför ayarlamış. Nedeni için yine ayak direttim. Bu defa Melih ;

"Sen şimdilik arka koltuğa geç başını eğ. Hatta mümkünse yere eğil. Ben benim arabamla şirkete geçeceğim. Arabayı oraya bırakıp yola farklı bir arabayla çıkacağım. Sonra gelip seni belli bir noktadan alacağım. Ondan sonrası Abant. Babanın burada halletmesi gerekenler var. Seni özellikle burada istemedi. Hem de Görkem'in şüphelenmesini istemiyor. Şimdi anladın mı?" İyide benim burada olup olmamam neyi değiştirecek onu anlamadım. El mahkum tamam dedim.

AŞKI DİNLE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin