Mutfaktaki hummalı çalışmamız son sürat devam ediyordu. Gerçi her şey hazırdı. Ben üzerine konmuş gibi oldum. Teyzem çayları doldurdu. Çay tepsisini alıp içeriye geçip herkese ikram ettim. İkramlıkları da sehpalara yerleştirdim. Birinin gözleri üzerinizde olduğunda ne kadar zormuş hizmet etmek. Bakmıyordum ama Melih'in beni izlediğini biliyordum. Yine yüzüm yanmaya başladı. Sonra oturup ben de çayımı yudumlamaya başladım. Babalarımız konuşmaya başladı."Eh Aziz'im kuşlar yuvadan uçuyor artık. Vakitleri gelmiş geçiyordu bile. Allah herkese böyle sevda nasip etsin. Çok şükür ki onların mürüvvetlerini göreceğiz. Ben çok mutluyum. Allah bana dört evlat daha verdi. Hiç korkun olmasın. Kızın kızımdır. Oğlum oğlundur."
"Sağ olasın Şamil kardeşim. Korkum kaygım yok. Ama..... işte kız babası olmak hem de tek evlat babası olmak zormuş be kardeşim." Bu defa o düğüm benim boğazıma yapıştı. Gözlerim dolmaya başladı. Evet bir evin tek evladıydım. Ama evleniyor olduğumun idrakine babamın bu sözleriyle vardım. Gerçi yıllardır yalnız yaşıyordum. O yüzden de çok aklıma takılmamıştı bu durum. Ama şimdi babamın bu haliyle içim cız etti.
"Haklısın canım kardeşim. Bak ben de iki kız babasıyım. Seni en iyi ben anlarım. Evlendirirken bak şurana bir yumru oturuyor. Gırtlak 40 boğum derler ya, işte söylemek istediklerin orada dizilip kalıyor. Hiçbir şey söyleyemiyorsun. Ama işte elimiz de olan bir şey yok. Doğanın kanunu. Rabbimizin emri. Karşı gelme gibi bir durumumuz yok. Bize düşen onların mutluluklarıyla mutlu olmak. Ki bu mutluluğu ikisi de çoktan hak etti. Öyle değil mi?"
"Evet öyle Şamil'im. Öyle. Siz bakmayın bana." Babam bu defa hüznünü dağıtmaya çalıştı.
"Torun torba olduktan sonra bu günler geçer gider. Hem torun evlattan daha tatlıymış ha. Selim de sen de deli oluyorsunuz. Eh biz de bayılıyoruz onlara. İnşallah bizimkileri sevmek de nasip olur. Beraber gezdiririz torunlarımızı. Ahtım vardı zaten. Selin'e sen evlen çocuğun olsun biz bakarız ona demiştim. Eh artık ben de yaşlanıyorum. Arkasında koşabilecekken olsun bir torunum." Tam bunu söylerken gözü bana kaydı babamın. Benim halimi görünce onun da gözleri doldu. Başımı yere eğdim ki görmesin gözümden akacak yaşları. Yoksa çok üzülürdü. Haliyle ben de....
Baktım kendimi toparlayamayacağım çaktırmamaya gayret ederek yerimden kalktım. Ve odama doğru gitmeye başladım. Son anda aklıma ikizlerin benim odamda olduğu geldi. Onları uyandırmamak için annemlerin odasına ani bir dönüş yapıp girdim. Tam kendimi salıverecekken kapı tıklatıldı.
"Selin. Yavrum gelebilir miyim?" ah benim canım babam. Kendi odasına girmek için benden izin istiyor.
Boğazımı temizleyip "Gelebilirsin baba." Dedim. Odaya girip ardından kapıyı kapayıp oraya yaslandı. Bana baktı, baktı, baktı. Bir iki dakika sonra kollarını kocaman açtı beni çağırdı. Sanki aramızda çok uzun mesafe varmış gibi koşup kollarına atıldım. Doya doya hıçkırarak ağladım. Hem ağlarım hem giderim deyiminin vuku bulmuş hali gibiydim. Ne serden ne yardan geçerim misali. Babamın yine kalp atışlarını dinledim. Orada sanki çıkmaya çalışan bir kuş var. Çırpındıkça çırpınıyor. Yutkunduğunu, kendini tuttuğunu hissettim. Ağlamamak için çok çaba sarf ettiğinin farkındaydım. Ama ben ne kadar çabalarsam çabalayayım kendimi tutamamıştım.
Babam....
O benim ilk aşkım. Kahramanım. Oyun arkadaşım. Bazen abi oldu, bazen kardeş oldu, bazen dost oldu. Ama en çok da baba gibi baba oldu. O nasıl oluyor demeyin bana. Babamı anlatmaya ne benim kelimelerim yeter ne de onu tasvir edebileceğim var olmuş bir kelime var. Babam ya. Herkesin babası kendine özeldir. Ama benim babam çok çok çok özeldir. Anlatamıyorum bile. Varın gelin siz düşünün halimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI DİNLE (Tamamlandı)
Romansaİlk görüşte aşka inanlar burada mı? Hadi o zaman hep beraber bu güzel serüvene bir dalış yapalım 'Aşk Mimarı' hikayesini okuduysanız tanırsınız kahramanlarımızı. Selin & Melih. Bir yumrukla başlayan büyülü bir aşk hikayesi. Anka kuşu misali külle...