"Tüm hayallerim gerçek oluyordu. Güzeldi, ama bir yandan da beni tereddüde düşürüyordu."
***
Market alışverişinden çıktığımızda soluklanmak için bir parkta oturmuştuk. Normalde Rae'nin böyle tek başına gezmesi çok riskliydi. Bazı aşırıya kaçan hayranlar peşine takılabilirdi, ama benim için bunu göz ardı ediyordu. İçten içe mutlu olurken elimde yediğim çikolatadan bir ısırık aldım ve etrafa bakındım.
"Aman Tanrım!" diyerek elimdeki çikolatayı banka bıraktığım gibi ayağa fırladım. Gördüğüm kişi adeta şoka girmiştim. Bu doğru olamazdı değil mi? Çünkü bu gerçekse bayılmam an meselesiydi.
Tam karşımda Kim Taehyung duruyordu. Şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşarken ayaklarım beni onun yanına doğru götürdü. Normalde görmem imkansız olacak kişiyi görmüştüm. BTS'in üyesi buradaydı. Hem bir çocuk parkında küçük bir kızı sallıyordu. Yüzünde herhangi bir maskede yoktu. İşin ilginç yanı kimse fotoğrafta mı çektirmiyordu?
Yanına gittiğim an bacaklarım heyecandan titremeye başlamıştı. Sadece ayaklarım değil ellerimden titriyordu.
Çünkü bu Kim Taehyung'tu!
"Kim Taehyung?" ismi dudaklarımdan heyecanla çıkarken omzunun üzerinden bana döndü. Küçük kız çocuğunu salıncakta sallamaya devam ediyordu. Kaşları çatılmıştı. Muhtemelen benim kim olduğumu anlamaya çalışıyordu.
Korece'de bilmiyordum ki konuşma başlatayım. Şansımı denemek amaçlı gülümseyerek "BTS?" dedim. Fakat ifadesiz bir şekilde bakmaya devam etti. Anlamlandıramayarak yanına ilerleyip durdum. Yakından daha çok yakışıklıydı. Teni gerçekten pürüzsüzdü.
Tüm hayallerim gerçek oluyordu. Güzeldi, ama bir yandan da beni tereddüde düşürüyordu.
"Kimsiniz? Adımı nereden biliyorsunuz?"
Bana bakarak konuşmasından hiçbir şey anlamıyordum. Keşke Korece anlayabilecek kadar bilseydim, şu an sıkıntı yaşamazdım.
Orta seviyedeki İngilizcemi kullanarak "Ben sizin hayranınızım." dedim. Bu cümleyi kullanmamla kaşları daha çok çatıldı.
"Anlamadım?"
Bu sefer dediğini anlarken kaşlarını çatan ben olmuştum. Yoksa ben benzetmiş miydim? Ama tıpatıp aynı kişiydiler.
Belimi tutan kolla birlikte bakışlarım yanımda duran Rae'ye kaydı. Gergin bir yüz ifadesi vardı. Bana dokunduğu için rahatça konuşabilirdim. "Rae sana bahsettiğim BTS'ten bahsettiğim Kim Taehyung bu. İnanamıyorum! Fotoğraf çekilebilir miyiz?" diyerek son cümlemi ona ithafen söylediğimde hiç durumun garipliğini sorgulamamıştım.
"Hanımefendi beni biriyle karıştırıyor olmalı."
Taehyung'un konuşmasıyla duraksadım. Nasıl yani?
"Ama siz Kim Taehyung değil misiniz?" dedim hayrete düşmüş bir şekilde.
"Evet benim, ama neden fotoğraf çekilmek istediğinizi anlamadım." derin sesini duymamla yutkunurken ne diyeceğimi bilemedim. Hayal mi görüyordum? Sanmıyorum, çünkü kanlı canlı karşımda duruyordu.
"Öyle olmalı, kusura bakmayın." diyen Rae ile hemen itiraz ettim.
"Hayır, siz BTS'in üyesisiniz!" adeta çığırarak konuştuğumda yüksek sesten ötürü yüzünü buruşturdu.
"Bahsettiğiniz şeyi bilmiyorum. Ayrıca izin verir misiniz kız kardeşimi sallamak istiyorum."
Hatırladığım kadarıyla küçük bir kız kardeşi yoktu. Yoksa var mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİTİN HÜKMÜ "Ruhe"
FantasyGünün birinde nereden bilebilirdim ki kendimi bir anda hayallerimin yerinde Güney Kore'de bulacağımı. Ama aslında bambaşka bir evrende onunla tanışmıştım. Rae Min Yang.. Yine hayallerimdeki asyalı. Biraz huysuz biraz da sert yapılı biri. Peki kader...