"İtiraf edersem rahatlayacağımı düşünmüştüm, ama yanılmıştım. Her şey şimdi bekliyordu."
***
Sıkıntılı bir iç çekerek içine doğru eğildiğim buzdolabına baktım. Damak zevkime uyacak hiçbir yiyecek yoktu. Akşam vakti olmuş, yine acıkmıştım.
Bütün gün yemek yesem yine doyma hissini elde edemiyordum. Seviyordum yemeği. Bir hobi gibiydi benim için.
Son çare olarak yemek yemeyi geçerek son dilim kalmış pastayı elime aldım. Tatlı yemeyi de çok severdim.
Mutlu bir şekilde mutfak masasında tatlımı yemeye devam ederken dış kapının açılma sesi geldi. Rae işten gelmiş olmalıydı.
Kısa bir süre sonra başka bir erkeğin gülüşme sesi geldi. Çok geçmeden de mutfak kapısından içeri Rae ve Zamir girdi.
Zamir'i uzun zamandır görmemiştim. Geldiği iyi olmuştu. Kendi dilimde konuşmayı özlemiştim.
"Hoş geldin!"
"Hoş buldum bizim memleketli." diyerek güldüğünde ben de güldüm. Tabii Rae bizi anlamadığı için sadece bakmıştı. "Nasılsın?"
"İyiyim sen nasılsın?" dedim yemeyi bırakarak.
"Vallaha ben de iyiyim. Seni göreyim dedim. Hala buralardasın."
Yüzüm düştü. "Evet biraz öyle oldu."
"Üzülme ya. Keyfine bak." diyerek sandalyeye oturdu. Onunla birlikte Rae'de sandalyeye oturdu.
"Yani.. Ailemi özledim." diyerek ben de karşılarına oturdum.
"Sen de haklısın. Ama Min Yang, bana anlattı. Turneye çıktıklarında seni de yanında götüreceklermiş."
"Evet ama bilmiyorum korkuyorum. Aileme hiçbir şekilde ulaşamadım."
Sanki yoklar gibi.
"Sıkma canını. Düzelecek inşallah." dedi ve Rae'ye döndü. Korece konuşacaktı. Anında Rae'nin koluna dokunarak konuşmalarını dinledim. Fakat bakışlar kısa bir an bana dönmüştü.
"Getirdiğim poşet nerede?"
"İçeride, getireyim." diyerek içeri gidip gelen Rae, elinde bir poşetle girmişti.
"Sana Türk kahvesi getirdim. Özlemişsindir. İthal bak bunlar." deyip poşetten çıkardığı kahve paketini göz önünde sallayınca adete gözlerim ışıldadı.
"Ayy! Çok özlemiştim!" diyerek bana verdiği paketi aldım. "Nasıl içersin? Yapayım hemen."
"Sade içerim."
Rae'ye dönüp koluna dokundum. "Sana da bundan yapayım mı? Yani kahve?"
Poşete bir bakış attı. Ardından ise düşünceli bir şekilde başını salladı.
"Hemen yapıyorum. Küçük tencerede olur. Cezve yok, kahve makinesi de bir değişik. Evet, evet en iyisi küçük tencere."
Kendi kendime konuşarak bulduğum küçük tencereyi ocağın üstüne koydum. Paketi de açarak suyla beraber kahveyi ocağın üzerinde hazırladım.
Kısa bir süre sonra ise espresso fincanlarını alarak pişen kahveyi fincanlara döktüm ve sade Türk kahvelerini önlerine koydum.
Ellerimi çırparak "Hadi bakalım, ben bayağı içmeyi özlemişim." diyerek hazırladığım kahveden bir yudum aldım. Güzeldi. Fakat en çok fal kapamayı özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİTİN HÜKMÜ "Ruhe"
FantasyGünün birinde nereden bilebilirdim ki kendimi bir anda hayallerimin yerinde Güney Kore'de bulacağımı. Ama aslında bambaşka bir evrende onunla tanışmıştım. Rae Min Yang.. Yine hayallerimdeki asyalı. Biraz huysuz biraz da sert yapılı biri. Peki kader...