"Karşılığında dudağımın kenarına küçük bir öpücük ve bir sahiplenme iltifatı almıştım."
***
"Cevap vermeyecek misin?" dedim gözlerinin içine bir umutla bakarak. Olumlu bir cevap vermese bile bir cevap istiyordum. İtiraf ettiğin bir şeyin cevapsız kalması kötü bir durumdu. Fakat bana olumlu bir cevap verse ne olacağı mechuldu. Ondan tahmini olarak ne zaman hoşlanmaya başlamıştım bilmiyorum ama eğer bir karşılık alırsam işler karışabilirdi.
Üstelik benim geri dönmem lazımdı. Yalnızca bu da değildi. O bir ünlüydü. Onunla birlikte olmama başta şirketi izin vermezdi. Bu duruma üzülürken bir iç çekiş sesi geldi. Bakışlarına çöken bir olumsuzluk vardı. Anlamıştım, cevapta olumsuzdu.
"Söylemedim saysak daha iyi olur-" derken sözümü kesti.
"Gizli saklı yaşamayı hak etmiyorsun." dediğinde neyden kasttettiğini çok iyi anladım. Az önce düşündüğüm şeyi söylüyordu.
Hüzünlü bir tebessüm ettim. "Galiba şansım yok."
"Sadece üzülmeni istemiyorum." dedi orta bir tonda vurgulayarak.
"Anı yaşamayı tercih ederim." Utansam da konuşmaya devam etmiştim. "Ama bu imkansızı zorlamak olur."
Dudaklarım büzüldüğünde derin bakışları dudaklarımın üzerine doğru çökmüştü. Git gide derinleşen bakışlarıyla bana yaklaştı. Sıcak nefesi yüzüme değecek kadar yakınımda dururken eğildi ve dudaklarımın kenarına bir öpücük kondurdu.
Midemde kelebekler uçuşuyor deyimi an be an gerçekleşirken heyecandan bacaklarım titredi. Kalbimin hızlanması bile çok güzel hissettirmişti.
"Tamamen içkinin etkisinden sıyrıldığında konuşalım." diyerek yumuşak bir dille beni ikna etmeye çalıştığında sessizce iç çektim.
"Peki. O zaman ben duş alıp uyusam iyi olur. Üzgünüm gideyim ben." diyerek neredeyse ağlayacak gibi olduğumda bileğimi tuttu. O an bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçtı.
"Şişştt, ağlama güzelim." dediğinde daha çok ağlayasım gelmişti. Çünkü bana güzelim demişti. İşte ben buna ağlardım.
Ağlamaya başladığımda kısmi bir şaşkınlık geçirse de belli etmeyerek belimden tuttu ve beni kendisine çekerek sarıldı.
"Hey sakin ol, ağlamak sana yakışmıyor." saçlarımı okşarken yatıştırıcı tonda konuşmuştu.
Mızmız bir çocuk gibi burnumu çekerken dudaklarım büzüldü. Ben de onun beline sarılmıştım.
"Ama içimden ağlamak geliyor."
Göğsü inip kalktı. "Peki hala uyumayı istiyor musun?"
Başımı omzuna saklarken çatallaşan sesimle onu onayladım. "İstiyorum."
"Hadi bakalım, seni uyutmaya götürelim."
***
Ertesi sabah tamamen kendimde olduğumda sözlerimden hiçbir pişmanlık duymamıştım. Çünkü doğruları saklayan bir yapıp yoktu.
Ondan hoşlanmıştım ve bunu dile getirmek istemiştim.
Getirmiştim de. Karşılığında dudağımın kenarına küçük bir öpücük ve bir sahiplenme iltifatı almıştım.
Düşünceler eşliğinde banyodan çıktığımda onunla karşılaştım. Spor giyinmişti. Saçları her zamanki gibi çok güzel ve dokunası duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİTİN HÜKMÜ "Ruhe"
FantasyGünün birinde nereden bilebilirdim ki kendimi bir anda hayallerimin yerinde Güney Kore'de bulacağımı. Ama aslında bambaşka bir evrende onunla tanışmıştım. Rae Min Yang.. Yine hayallerimdeki asyalı. Biraz huysuz biraz da sert yapılı biri. Peki kader...