"Başka bir çözüm diyerek fısıldadı zihnim.. Başka bir çözüm yoktu ki."
***
Yalnızdım, koskoca evrende sesimi duyacak, beni tanıyacak kimse yoktu. Bilmediğim bir ülke de bu pekte mümkün olmuyordu. Bunu belki de kendime defalarca tekrar ettim. Ama buna rağmen onun yanında güvende hissediyordum. Kötü birilerinin eline düşebilirdim, ama düşmemiş bir ünlünün evinin önünde belirmiştim.
Tebessüm ederek telefonumdan youtube'a giriş yaptım. Keşfet kısmına girdiğimde ise trend olan bir şarkı görmüştüm. bir günde o kadar fazla izlenme almıştı ki merak etmeden duramadım. Videoya girdiğimde ise karşımda beliren tanıdık silüet ile gözlerim yerinden çıkacakmışçasına pörtlemişti.
Grubuyla yeni bir şarkı yayınlanmıştı. Yabancı dilde bir şarkıydı, isminin anlamı ise yabancıydı. İsmi değişikti. Üç dakikalık şarkıyı dinlediğim de gerçekten seslerine ve danslarına hayran kalmıştım. Diğer üyelerde en az Rae kadar yakışıklı ve yetenekliydiler.
Kapıdan elinde poşetlerle giren Rae ile biten videoyu durdurup ona baktım. Yüzündeki maske ve gözlükle market alışverişine çıkmıştı.
"Hi!" dedim elimi sevecen bir şekilde kaldırarak. Sadece başını salladı.
Moralim bozulmamalıydı!
Ayağa kalkarak yanına ilerledim ve kolunu tuttum. Artık bu sıradan bir hareket olmuştu. "Şarkı çıkarmışsın."
"Evet?" dedi sorarcasına.
"Bir günde bu kadar izlenme nasıl olabilir? Hayranların gece gündüz seni dinliyor olmalı."
"Evet." dedi yine pek bir açıklama yapmayarak.
"Grubunuz adı RACE. Anladığım kadarıyla dünyaca tanınmış bir grupsunuz. Tıpkı BTS gibi."
Kaşlarını çattı. "Öyle bir grup yok. Bu kadar çok tanınmış tek grup biziz."
Bu haline güldüm. "Tamam bir şey demedim." duraksayarak mutfağa gidişini izledim. Bluzuna tutunarak arkasından ben de yavru ördek gibi ilerliyordum. "Fakat yorumlara baktım da Türkiye ile pek etkileşiminiz yok ve hiç orada konser vermemişsiniz. Hayır yani biz uzayda değiliz. Konser verip bir iki Türkçe kelime niye söylemiyorsunuz. Mesela yorum okuyun ve gönderinin ismini söyleyin. Örneğin Türkiye'den Ayza diyebilirsin."
Son cümlemi söylerken kıkırdamamı tutamamıştım. Ama son cümlem hariç söylediklerimin hepsinde haklıydım. Biz Türk hayranlar çoğu şeyi hak ediyorduk.
"Senin ismini mi?" dedi durup bana doğru yüzünü çevirerek.
"Yani örnek isim diye şey ettim."
Ciddi olup olmadığımı anlamak için mimiklerimi inceledi. "Turlarda nereye gideceğimizi şirket belirliyor."
Açıklamasına karşın yüzümü buruşturdum. "Bari Türk hayranlarını sevindir."
Resmen güzel ülkem içime dert olmuştu. Terasa çıkıp bayrak asasım vardı.
"Dediğin grupta mı öyle yapıyordu yoksa?"
İmalı sorusuna karşı gözlerimi devirdim. Bir kıskançlık seziyordum. Konuyu değiştirerek "Hindi mi aldın?" dedim.
"Sevmez misin?"
Yo dercesine elimi salladım. "Adını sevmiyorum."
"Anladım." dedi ve aldığı poşetlerden birkaç malzeme çıkarak yemek yapmaya başladı. Ben ise bu süre zarfında bar tezgahın sandalyesinde oturmuş ve yemek yapışını izlemiştim. Ünlü olmasına karşın güzel yemek yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİTİN HÜKMÜ "Ruhe"
FantasyGünün birinde nereden bilebilirdim ki kendimi bir anda hayallerimin yerinde Güney Kore'de bulacağımı. Ama aslında bambaşka bir evrende onunla tanışmıştım. Rae Min Yang.. Yine hayallerimdeki asyalı. Biraz huysuz biraz da sert yapılı biri. Peki kader...