(2) MEKANDAKİ ADAM

18K 713 459
                                    

Selam! normalde bu kadar dramatik yazmayı hem başaramam hem de fazla hüzün sevmem ama olan olayların üzerine bu bölüm biraz hüzünlü geçecektir.

"(2) MEKANDAKİ ADAM"

Rei - Ah canım sevgilim

Rei - Şehir Lambaları (Mutlaka dinleyin!)

Keyifli Okumalar!

Sadece ölüyordum. Hayır, öldürülüyordum.

Ama düşündüm ki, her şeyi siktir etmek belki mümkündü.

"Hadi kulübe gidelim." Ayağa kalkmamla Lavin'in konuşması bir olmuştu. "Ne?" şaşırmış gibi bir hali yoktu. Aksine, hoşuna gitmişti. "Sen ciddi misin?" elimdeki telefonu siyah pantolonumun arka cebine atıp elimi tutması için Lavin'e doğrulttum. Dağınık siyah saçlarının arasından bana şeytani bakıyordu.

Onun gözlerine içimde tek bir kırgınlığın bile kalmadığını anlatmaya çalışır gibi bakıyordum. Dışarıdan görülen sert yüz hatlarımı bugün bana yapılan kısa süreli, ama fazlasıyla acı verici o infaz sırasında kaybettiğimi düşünüyordum. Gözlerim bazen bana ihanet etse de onlara kızmıyordum. Zaten kimsenin beni anladığı dahi yoktu. Bir kaç saniyenin ardından elini kaldırıp elimi tuttuğunda hızla oturduğu yerden kalktı ve , "Belki kafan dağılır," dediğinde içten gülerek arabaya doğru hızlıca yürümeye başladık. Tek korkum, Lavinya'nın gelmesiydi. Öyle alanlarda korkudan kriz bile geçirebilirdi ama ben vardım yanında, sorun olacağını zannetmiyordum. Bu tanımadığım kişiden gelen telefon olayını da, İrem'i de, geçirdiğim krizi de şu anlık aklımdan çıkarmak için kulübe gitmek ise bana iyi tercih gibi geliyordu.

İstediğini yap, nasıl olsa hiç bir şekilde aklından def edemeyeceksin gerçekleri. Kulüpmüş, oraya gidince filmlerdeki gibi her şey unutulmuyor.

İç sesimi de siktir etmeye karar verdim. Ve arabanın kapısını aynı anda açtığımızda içeriye girmemiz de bir olmuştu. Sekiz yıl sonra ilk defa Midyat'ın sokaklarında gezmek, inanılmaz bir histi. Bu özgürlük değildi. Ama bu bile bir özgürlük değilse, özgürlüğe kavuşmayı daha da fazla istiyordum. Bu yaptığımız resmi bir suçtu. Ama olması gerekeni yapıyordum. Kafamı dağıtmayı. "Ben ne diyecektim sana, sen bu arabayı nereden buldun lan?"

"Çalmış olamazsın, gün içinde bütün saat ayrılmadım kıçından, kimin lan bu araba?" gözüm yoldayken kurum kurum kurularak burnumu çektim.

"Benim." Dedim tok bir sesle. Çünkü benimdi. On dört yaşımda bir besteci tarafından bana verilen yegane bir hediyeydi. Resmi olarak araba benimdi. "Şimdi bu siyah Audi bebek bana çocukken hediye edildi. Yıllardır beni seven bir hayranım var güzelim, ona güvenerek emanet ettim bu bebeği, iletişime geçmek zor oldu ama isteğim üzerine arabayı hastanenin bir sokak arkasına bırakıp gitti, yakalanmak adamın umurunda bile değil bana olan sevgisinden." Dediğimde Lavin torpidoyu açıp içini kurcalıyordu. "Teşekkür ettin mi bari?" diye sorduğunda sorunun saçmalığı üzerine yola bakarken göz devirdim.

Tabi ki de teşekkür etmiştim. Beni tanımıyor gibi sorular sorması beni delirtiyordu. "Aaa, sigara!" kırmızı ışıkta durduğumuzda kafamı sağ tarafa çevirdim. "Ne sigarası?" diye sorduğumda yüzüme yayılan küçük tebessüm masum bir tebessüm değildi. Lavin düz bir sesle, "İster misin?" diye sorduğunda yan bir gülüşle uzattığı sigarayı aldım.

GÖKYÜZÜ KADAR YAKIN | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin