Merhaba, bir haftayı beklemeden yazıp atmak istedim. Üniversite sınavını bile bırakıp, kitabım için uğraşıyorum. 8 bin kelimeden oluşuyor bölüm. O yüzden lütfen okuyan kişilerden oylarını ve yorumlarını eksik etmemelerini istiyorum. Destek olun, okuyup geçmeyin lütfen.
Keyifli okumalar...
(9) "Ali Dede"
Çocukken korkardım her şeyden. Hasta ne demek bilmezdim. Kezzap ne demekti mesela? on dört yaşımda tanıştım o kelimeyle. Kezzap. Gözlerimin önünde bir kadının haykırışlarına şahit olmuştum. Yankılanmıştı beynimde. Dünya neden böyle? diye sormuştum kendi kendime.
İnsanlar neden böyle?
Türker'e ağlayarak sormuştum. Ne oldu Gece'ye diye. Görememiştim kadını günlerdir, haftalardır. Hastalandı, demişti göz yaşlarımı silerken. Anlayamamıştım. Hasta olmak ne demekti? annemin açmasını beklemiştim o gece. Ağlıyordum, o yaşa gelince her şeye boyun eğen kaderim o sene ilk ve son kez ağlayışımı yazmıştı bana. Açmamıştı. Tekrar aradım, tekrar, tekrar ve tekrar. Açmıyordu. Her sene birkaç kez kalbi kırık uyurdum yatakta. İlk kez elektrikler kesilmişti. Ne kadar korktuğumu bir ben, bir Allah biliyordu o an.
Bana zarar vermeye geldiler demişti çocuk aklım. Kalbim tir tir titrerken yüzümde hep aynı ifade vardı. Soğuk bakışlarla odadan çıkıp çığlık atan hastaların yanına gittim. Sükunetle teselli ettim her birini. O günden sonra gece lambası aldırmak için günlerce konuştum. Aynı şeyi yaşamamak için, yaşamamaları için aldırdım o sarı loş lambaları. Ve o gece hemşireleri bile odama zar zor sokturan ben Gece'nin odamda uyumasına izin vermiştim. Annem gibi kokuyordu o gün odam.
Onunla aynı yaştaydı zaten Gece. Burnum tekrar o kokuyu solumak istedi. Ama burnuma gelen tek koku hindistan cevizi aromalı maskülen bir kokuydu. "Kaç kere aradım, ve aldığım cevap bu mu?" dedim sinirle. Kaşlarım çatıldı.
"Ben buraya gelmek için kırk takla attım ulan! hem neden gelmemi istedin?" ayağa kalktığında Lavin etrafı gözlemlemeyi bırakıp arkamdaki yerine geçmişti. Bilmem kaç boyunda olan herife baktım gözlerim havada. "Anlatacaklarım," diye başladı erkeksi ve kalın bir sesle. Kömür siyahı kirpiklerinin çevrelediği kehribar gözlere baktım. Yanıma vardığında gözlerimi inceledi bir kaç saniye. Yüz hatları çok belirgindi. Türker gibi. Dudağındaki yarayı daha net görüyordum artık.
Mor rengine yakın dudaklarını araladığında devam etti. Bense artık yüzümde aynı ifadeyi barındırıyordum. "Ağır gelebilir. O yüzden, oturun." Dedi ve elini masasının önündeki koltuklara yöneltti. Ne anlatacaktı ki? ne konuda neler anlatabilirdi ki? beni tanımıyordu bile. Merak duygum beni cezbederken koltuğa yöneldi bacaklarım. Oturup karşımdaki koltuğa da bakarken ellerimi göğsümün altında birleştirip Lavin'in de oturmasını izledim. Kapüşonunu başına çekmiş ellerini de bacak arasına katmış bana bakıyordu.
Evren denen şahıs oturduğu yere geri geçtiğinde sordu. "Nasıl kaçmayı becerdiniz?"
Lavin'e bakarken konuşmaya başladım. "En baştan başlamaya ne dersin?" düz bir sesle, "Olur." Dedi. "Küçük bir kız varmış." Dedim ve yutkundum. "Sesiyle anılırmış, sonra annesi sevmiş kızın sesini, kızda annesinin gözüne girdi diye devam edermiş şarkı söylemeye yaşasıınn."
Lavin bakıyordu bana, anlatma der gibi. Nedir, kimdir bilmiyorsun anlatma diyordu. "Ardından annesiyle tartıştığı kavgada büyüyünce gideceğim demiş küçük kız ve birden akıl hastanesine atılmış ve tüm yaşamını hasta olmamasına rağmen geçirmiş orada ve hatta gereksiz yere şok tedavisi uygulanmış ne siktiğimin trajedisi ama." Ona baktığımda kaskatı bir yüzle masaya bakıyor ve dinlemeye devam ediyordu. "Küçük kız büyümüş, ve şimdi ona kartını veren ne idüğü belirsiz bir adamın anlatacakları var diye koltuğa oturmuş." Dedim. Son cümlemde her kelimemi sert ve bastıra bastıra söyledim. Bu kadar bilgi ona yeterdi. Fazlasına gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ KADAR YAKIN | TAMAMLANDI
Teen Fiction"Fazla takıntılı olma, geçmişe takılı kalırsan geleceği göremezsin." Dedi gözlerimin en derinlerine bakarak. "Yanlış düşünüyorsun, geçmişi unutmam imkansız, geçmişi unutan gelecekte kaybolur." Dediğimde küçük çaplı bir kahkaha dudaklarından dökülüv...