(14) İncir Ağacı

4.5K 341 113
                                    

Bayram günleri ve bazı sıkıntılardan dolayı bölüm gecikti. Bu bölüm on bin kelime olacaktı ancak düzenlemeler de dahil olunca daha fazla bekletmemek adına bölümü ikiye ayırdım. Diğer bölüm hiç gecikmeden gelecek.  

Tek sıkıntım, okuyucuların hayalet okuyucu gibi olması. Sürekli söylüyorum, istediğiniz ne varsa yazın, düşüncelerinizi benimle paylaşın. Kitap hakkında çok fazla kötü düşüncelere sahip oluyorum bazen. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazın bana. Sevmediğiniz kısımlar olabilir. Bunu dile getirin lütfen :))

Bölüm on beş oy alana kadar bölüm atmayı düşünmüyorum. 

Oy ve yorumlarınızı atmayı unutmayın, keyifli okumalar! 

"(14) İncir Ağacı"


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"İncir ağaçları çiçek açana kadar benim arkadaşım olur musun?"

.

"Ne oldu?" diye sordum. Fazla ifadesizdi. Bu adamı anlamak zordu. Ama anlayamadığım kadar da görünüşünden oldukça uzak, göründüğünün aksine davranmaya çalışan ama bunu pek başaramayan biri gibiydi. Koyu kehribarlara baktım. "Bir doktorun senden etkilendiğini mi iddia ediyorsun?" sesindeki sorgulayıcı yan içimde bir yerleri tetikledi. Bu kadar yakın olmamalıydık, bedenim bu tür yönelimlere alışkın değildi. 

"Etkilenmek. Onun bana karşı bakışlarına karşı yetersiz bir kavram gibi." Dedim ve iğrenir gibi dudaklarımı büzdüm. Rüzgar şiddetlenince, "Her neyse, sevgili kurtarıcım; bu tekne gezisi zahmetine girdiğin için seni takdir ettim." Dediğimde güzel bir şekilde tebessüm ettim. Teşekkür etmemi istemiyorsa takdir edebilirdim. Yüzünde tek bir ifade bile yoktu. Ancak günün sonunda, bütün yaşanmışlıklara rağmen bana karşı tutumunu benimsersem ona- uzun aradan sonra ilk defa birine- arkadaşlık teklif edebilirdim. Bunu düşünüyordum. 

"Kurtarıcım mı?" kaşları havalandığında başımı hevesle salladım. "Bundan sonra sana böyle sesleneceğim." Dedim onun hayalet gibi ifadesiz, kaya gibi sert yüzünü incelerken. 

Gözlerimi onun pazılarından çekip başımı eğmemle rahatsızlığımı anlamış olacak ki az önce ki ricamı kabul ederek bana alan sağladı. Bir adım geriye gitmeden önce kolumdan tutup, "Gel, buraya otur." Dediğinde dudaklarım saf bir şekilde kıvrıldı. Eli çok sıcak, sesi çok soğuktu. Dengesiz herif. 

Bana hassas davranmasını yeğlerdim, sürekli azarlamasını değil. 

"İnsanlar kibar olabiliyormuş bak." Dedim ve teknenin yan kısımlarına yerleştirilmiş dikdörtgen şeklindeki küçük ve uzun oturaklara oturdum. Gözlerim ona çevrildiğinde bıyık altından güldüğünü görmüştüm. "Yalan mı?" dediğimde yanıma oturdu. Onun yanında çocuk gibi kalıyordu dirençsiz bedenim, benim üç katı halimdi resmen. "Doktorunun adını söyle." Alçak ama bir o kadar da gerginleşmeye yüz tutmuş sesine göz devirdim. Biraz sohbet edebilirdik. 

GÖKYÜZÜ KADAR YAKIN | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin