(8) Kaçış

8.1K 419 130
                                    

Keyifli Okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli Okumalar.

*

Anna

Resetlemiştim. Geçen iki ayın ardından bütün duygularımı resetlemiş, baştan çizmiştim her şeyi. Anlamıştım; işler böyle yürüyordu. Duyguların önemi yoktu çünkü duygularla hareket etmek bir hataydı. "Odana geçmeni tavsiye etmiyorum, bahçede Lavin'le takıl ve ya temiz hava al."

Gözlerim. Onlar her şeyi açığa veriyordu. Ne demiştim ben zihnime? duygular, duygularını kontrol et. "İyi misin?" sorunun geldiği yöne baktım. Tebessüm ettim ve, "İyiyim." Dedim kahvelerine bakarak. Her zaman ki gibi davranmam gerekti. "Temiz hava demiştin değil mi? dediğini yaparım." Dedim düz bir sesle. Gözlerine baktığımda bende bir şey arar gibiydi.

Bir sebep gibi. O gece krizden sonra bir sebep istiyordu benden. Neden böyle oldun demezdi hiç bir kötü anımda. Çünkü tanıyordum Türker'i, bana neden farklı olduğunuda.

"Seni anlamak istiyorum." Dedi, tok bir sesle. Ona bakmaya devam ettim. Lacivert, kaslarını belli eden boğazlı bir kazak, siyah pantolon ve kumral saçlar. Oturduğu yerden ellerini dizlerinin üstünde birleştirirken, "Hangi konuda?" dedim düz bir sesle. Kan akışımda değişikler oluyordu. Olanları tahammül edebilmiştim. Öyle sanıyordum. Odada sindirmiştim ihaneti. Koynumda beslediğim sevginin sadece bomba olduğunu, aldığı zehir pimiydi bombanın, kabloların ise ona anlattığım sırlar olduğunu anladığımda sindirmem kısa zaman aldı. "Anlamadığın konu neyse, anlamanı sağlayayım. Hemen, şimdi." Dedim saçlarımı arkama atarak.

"Cansızsın." Dedi pürüzlü bir sesle. "Bana bunu anlat." Dediğinde uyku mahrumu gözlerimi açıklama bekleyen kahvelere diktim yavaşça. "Sadece yorgunum,"

"Olsaydın anlardım." Dedi sorarcasına. "En sevdiğin saatin nerede?" dediğinde gerildim. "Hangi aydayız, Türker?" Dedim sesim eski haline yavaş yavaş dönerken. "14 Haziran." Dediğinde, "14 Haziran." Diye tekrarladım başımı sallayıp. "Annemin doğum günü bugün." Dedim gözlerimi kırpmadan. Kaşları çatıldı. "Babamın en sevdiği renk lacivert biliyor musun? bana dokuzuncu doğum günümde aldı ve gecesinde annemi terk etti." Dedim. Ve devam ettim.

"Annem her zaman döverdi çıkartmam için. Doğum günlerinde çıkarırdım sadece." Sesim gittikçe kısılıyordu.

Ben, çok, yorgundum.

"Biliyorum." Dedi. Sesi gürleşmişti. Bunu derken susmamı istediği bir tavırla söylemişti. Hikayemi sevmemişti. "Doğum günlerinde çıkartsan bile renkliydin." Dedi ayağa kalkarken. Arkaya, odanın yarısından dışarıyı görebildiği şeffaf cam duvarlara doğru yürüdü ellerini saçlarından geçirirken. "Şimdi ben sormak istiyorum." Dediğimde sesim tamamen gitmişti.

Üşütmüştüm.

"Beni en iyi tanıyan senken, neden bana inanmadın?" dedim gözlerimi yere devirerek. Bildiğini biliyordum. Sessiz. Sessizdi. Sessizliği sevmezdim. Verecek cevabı mı yoktu? yoksa yaptığının bir doktor olarak hata olduğunu bildiği için mi? bir hata, haksızlık yıllarca sürer miydi? Düşüncelerimin içinde bir kin peyda olmuştu. Ayağa kaktım. "İnanır sevdiğine insan." Dedim ona doğru yavaşça adımlayarak. Ama o sözlerimle ilgilenmek istemediğini yanımdan giderek anlatmıştı. Ama ilgilenecekti ama. Benim gençliğim öldürülmüştü.

GÖKYÜZÜ KADAR YAKIN | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin