Beni kırmayıp yaptığı kapakla harikalar yaratan @FenerlininBiri ' ne çok teşekkür ederim :)
" Evet, iyi görünüyorsun. Testlerinde de bir bozukluk yok. " elindeki kâğıtlardan çektiği gözlerini gözlerime çevirdi ve sıcak sandığı bir gülümseme gönderdi. " Lösemi katına inmeye ne dersin? Umut seni bekliyor olmalıydı. " sözleriyle yerimden kalktım ve anneme bi bakış atıp çıkmak için kapıya yöneldim. Sanki ben bilmiyorum annemle özel olarak konuşmak istediğini. Çocuk muyum anlamıyorum ki?
Lösemi katına inmek yerine aralık kalmış kapının yanındaki duvara sırtımı yasladım ve içeride konuşulanlara kulak kabarttım.
"Sağlıklı bir kalp her bir dakikada yaklaşık beş litre kanı tüm vücuda pompalayan bir organdır. Normal şartlar altında her dakika 60 ila 100 kez atan kalbimiz fiziksel aktivite veya heyecan halinde dakikadaki atım sayısını 150'ye kadar yükseltebilmektedir. Oldukça ritmik bir çalışma gösteren kalbimiz çeşitli sebeplerle bu düzenini kaybederse bu durum aritmi, yani ritim düzensizliği olarak adlandırılmaktadır. "
Bunları biliyorum doktor bilmediğim bi şey söyle.
" Bakın sizi anlıyorum. Annesiniz üzülüyorsunuz ama açık konuşmam gerektiğini bilmenizi isterim."
" Tabi lütfen bana karşı açık olun. Kızımın hastalığı hakkında her şeyi bilmem gerekir öyle değil mi? " annemin sesindeki gerginlik somut bir şeymiş gibi havaya yayılmıştı. Farkındaydım. Yıllardır bu hastalıkla yaşayan sadece ben değildim. Annem hayatımın her anında yanımdaydı.
" Kızınızın durumu sandığımızdan daha ciddi Sanem Hanım. Yanında bunu belirtmek istemedim ancak ciddiye alınmalı. Yasak listesine uyuyor mu? "
Yasak listesi... Daha doğrusu yasaklar listesi. Hayatımı ele alan liste. Hayatım olan liste. Bedenim uyarı vermişçesine elim kot şortumun cebine gitti ve buruş buruş olmuş o listeyi çıkardı. Benden çocukluğumu, oyuncaklarımı, bisikletimi, gitarımı alan o listeyi.
Hayatım boyunca hiçbir zaman benim ne istediğimi kimse umursamadı. Şu liste kadar sözüm geçmiyordu anneme. Hışımla elimdeki listeyi tekrar cebime sıkıştırdım ve ellerimi sweatimin ceplerine koyarak yürümeye başladım. Belki de haber vermeden hastaneden çıktığım için annemden bi ton azar yiyecektim ama şu an bunu umursayabilecek bi halde değildim.
Ben kim miyim?
Ben içimde büyüttüğüm sayısız fırtınanın sahibiyim. Karaya vurmuş bedenimi nefes almak için zorlayan ruhumla savaşan, mızraklarını kalkanı diye kullanan bi kızım. Doğduğundan beri bu lanet hastalıkla uğraşan, asla yaşıtları gibi olamayan 17 yaşındaki bi kızım ben. Hayatını kaplayan yasaklarla dolu bi listeye lanetler okuduğu halde, yaşamak için o listeye tutunan, tıp dilindeki savaşçıyım...
Ben Hüma Keskin. İçindeki çocukluğuyla yaşayan 17 yaşındaki hasta bi kız.
Adımlarımı durdurdum ve denizin o muhteşem kokusunu içime hapsettim. Etrafımdaki insanlar ne kadar mutlular. Sanki hiç dertleri yokmuş gibi. Mesela hemen sol çaprazımda banka oturmuş iki sevgili. Kız başını sevgilisinin boynunun girintisine saklamış denizi izliyor. Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla çok mutlu.
Peki ya ben? Bende bi gün yüzümü, korkularımı, mutluluğumu saklayabileceğim bi boyun girintisi bulur muyum acaba? 17 yaşındayım. Benim gibilerin tek derdi hoşlandıkları çocuklara açılabilme olur aptal bi listeye uyma değil. Evet, 17 yaşındayım ama bugüne kadar hiç kimseye aşık olmadım. Çünkü ne zaman bu düşünceyi aklıma getirsem aptal listemin ilk maddesi bana kahkahalarla gülercesine gözümün önünde beliriverir.
'Aşık olmak yasak ' .
İnsan aşık olacağı kişiyi seçemiyor ama aşık olup olmayacağına karar verebiliyor. Bugüne kadar erkeklerle duygusal anlamda hiçbir bağ kurmadım. Çünkü ' Aşık olmak yasak. Kalbimizin daha da kötüleşmesini istemeyiz öyle değil mi canım '. Ah anne... Beni korumaya çalıştığını biliyorum fakat hep bu oluyor. Her zaman uslu bi kız olup o listeye uymam gerektiğini söyler.
Düşüncelerime histerik bi kahkaha attım ve yürümeye devam ettim. Eminim ki annem sayamayacağım kadar çok aramıştır ama bu defa değil. Bu defa kendim olmak istiyorum. Kurallarla yaşayan benliğimden sıyrılıp özgürcesine nefes almak istiyorum.
Nereye yürüdüğümü bilmeden attığım her adımda akrep ve yelkovanın o tutkulu dansı daha da hızlanmıştı adeta. Hava sandığımdan daha çabuk kararmıştı. Gökyüzünü terk eden güneş gerçekliğin bütün çıplaklığını da alıp gecenin koynuna saklanmıştı.
Eve gitmeye karar verdiğim sırada adımlarımı daha da hızlandırdım. Annemi bu kadar meraklandırmaya hakkım yoktu öyle değil mi?
Çok geç olduğundan dolayı kestirme yoldan gitmeye karar vererek caddeye sırtımı döndüm ve yürümeye başladım. Sokak fazla ıssızdı ama gün ışığı gibi yolu aydınlatan sokak lambası adımlarımı daha temkinli atmamı sağlıyordu. Lambanın tam altında iki kişi vardı sarhoş oldukları her hallerinden belliydi ama onları önemsemeden yürümeye devam ettim. Nolur beni farketmesinler nolur!
" Bak sen burda bi çıtır mı varmış ne? " duyduğum sesle adımlarımı dahada hızlandırdım. Allah kahretsin daha önce ne kadar şanssız olduğumdan bahsetmiş miydim?
" Yemeğimiz çıktı desene Salih " kelimeleri yaymalarından apaçık ortadaydı kör kütük sarhoş oldukları. Koşmaya başladığım sırada bileğimdeki el beni durdurdu ve hemen arkamdaki duvara ittirdi. Sırtımın acısıyla inlediğimde gözlerimi kapattım. Açtığımda ise karşımda az önceki sarhoş adamlar vardı. Sırıtışları midemi bulandırırken içimin korkuyla kaplandığını hissettim. " Bırakın beni " diyebildim sonunda sesimi bulduğumda.
" Ne o güzelim eğlenicez sadece sakinleş " deli gibi korkuyordum. Diğerine göre kısa boylu olan adam dudaklarını yakamın açık bıraktığı boynumun hemen altına bastırdığında öyle bir çığlık attım ki kendi kulaklarımın sağır olma ihtimalini yok saydım. Zaten yeterince yorgun olan kalbim son çırpınışlarını bahşetti vücuduma. Diğer adamın eli şortumun düğmesine gittiğinde onları ittirmeye çalıştım ama başaramadım. Bunca yıldır bi liste uğruna sakladığım ilk öpücüğümü ve bekâretimi nefesleri ucuz alkol kokan bu adamların almasına izin veremezdim, vermemeliydim.
Hıçkırıklarla sarsılan bedenim soğuk hava dalgasıyla ürperdi. Korkudan sımsıkı yumduğum gözlerimi açtığımda birinin az önce bana tecavüz eden adamları yumruklarıyla yere serdiğini fark ettim. Öfkeden kudurmuşçasına indiriyordu darbelerini. İki adamı da etkisiz hale getirmişti. Hıçkırıklarım iç çekişlere döndüğünde ona baktım. Sokak lambasının aydınlattığı yüzüne...
Orada öylece durmuş bana bakıyordu. Gözünü bile kırpmadan. Koyu renk saçları onu daha yapılı gösteren kasları ve belirgin elmacık kemiklerine düşen kirpiklerinin gölgesiyle mükemmeliyetin simgesiydi adeta. Sol elimi kaldırıp ürkekçe hoyrat gözyaşlarımı sildim ve gözlerimi tekrardan ona çevirdim.
" B-ben teşekkü-r ederim. " dudaklarımdan çıkan bu üç kelime öylesine minnet doluydu ki. Bir şey söylemesini bekledim ama o arkasını döndü ve beni bırakıp yürümeye başladı. Kim olduğunu sormak istedim. Arkasından bağırmak ama orada öylece dikilmeye devam ettim. Ona bakmaya devam ettim. Ardında bıraktığı gölgesiyle karanlığa yürüyüşünü izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomanceYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...