Şarkı; Sting - Shape of My Heart
- Sen benim ilk şiirim, ilk kavgamsın. Sen benim 17 yaşımsın... -
Hayatımızı şekillendiren unsurlar ve o unsurların var olmasını sağlayan terimler vardır. Hissettiklerimiz güçlenirken ya da kendi kabuğuna çekilip yavaş yavaş sönerken buna beklemek derler.
Karlar içinde dışarıdaki soğuğa rağmen için kan ağlarken sevgiliye dökülen gözyaşıdır beklemek. Bir annenin içinde taşıdığı mucizesini kollarına alacağı günü hayal etmesidir beklemek. Umutları sönmüş, artık yaşamak için savaşmaya gücü yetmeyen bir hastanın ölümü kabullenmesidir beklemek. Ölümü beklemesidir. Ölüme kollarını açmasıdır.
Beklemek, hislerin en acısıdır. En umutsuzu, en yıkanıdır.
Ancak öleceğin günü bekleyerek yaşamak en çaresizidir zamanların. Ölüm kapımızı her an çalabilir belki ama bazıları için durum daha farklıdır.
Bazen bir ya da iki aydır vaktimiz ya da daha az ama asıl olan o bir aya bir yılı sığdırmaktır. Şu son bir aya ömrümün bir yılın,ı sığdırdığım gibi.
Karşımda nefesi nefesime karışan kirpiklerinin gölgesine aşık olunacak adamı sığdırmıştım bir ayıma. Gözlerinin içinde gözlerimi gördüğüm adam, ne çok şey yaşamıştık bir ayda. Bakışlarıyla kalbimi tekleten adam, sendin kollarını bedenime sarıp beni koruyan.
Bugüne kadar hayatına kimseyi almayıp da merkezine seni oturtan da bendim. Ama ruhumu titreten, bedenimi karıncalandıran adam sendin. Bir tek sendin.
Ellerin bel oyuntumda benim ellerim boştayken aralandı dudaklarım sana karşı. Konuşmayı yeni öğrenmek gibiydi seninle konuşmak.
" Ne yapıyorsun? " diye sordum ürkekçe. Bir an bile benden ayrılmayan gözleri bedenimin yaslı olduğu duvardan sokağa kaydı. Baktı uzun uzun.
Sonra tekrar gözlerini bana çevirdi. Sanki bir şeyleri anlamaya çalışırmış gibiydi bakışları.
" Araz sana sordum. " dedim ama yine alamadım bir cevap.
" Yürü. " sesi katı ve soğuktu. Alaycılığa dair tek bir tını bile yoktu sesinde. Bileğimden kavradı ve etrafına baka baka peşinden sürükledi beni.
" Araz? " dedim ama yine duymadı. Sokağın başındaki arabasına geldiğimizde kapıyı açtı ve beni adeta arabanın içine fırlattı. Bedenim kaskatı kesilmişti. Çok sinirliydi. Hem de çok.
O da bindiğinde arabayı çalıştırdı ve tekerlekler asfalt yolda çığlık atarken ana caddeye saptı. Konuşmuyordu. Bir kere bile bana dönüp bakmamıştı. Telefonunu çıkardı ve daha sonra kulağına dayadı. Tek eliyle direksiyonu idare ediyordu.
" Kaçtı. " dedi ve bir süre karşı tarafı dinledi. Direksiyon tutan elinin parmak boğumları bembeyaz kesilmişti. " Ne biliyim lan ben. O orusbu çocuğu elime geçmeyi beklesin. " dedi ve telefonu kapatıp arka koltuğa fırlattı.
Kimden bahsediyordu anlamadım.
" Araz. " dedim ama yine duymadı beni. Görünmez falan mıydım acaba? " Kiminle konuştun? Burada ne işim var benim? Nereye gidiyoruz? " dudakları konuşmamaya yemin etmiş gibiydi. O sustukça damarlarımdan kan yerine elektrik akıyordu sanki.
" Durdur arabayı! " diye bağırdım. Gözlerini bana çevirip kısa bir bakış attı ama sonra tekrar önüne döndü. " Durdur arabayı. " " Atları- " bi anda arabanın ön camına doğru savruldum. Kalbim boğazımda atıyordu sanki. Ama daha da tuhaf olan bir şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomantikYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...