Şarkı; Seyyan Hanım - Siyah Gözlere
Çok değer verdiğim ve çok sevdiğim bitanemin doğum günüydü ve ben onun doğum gününü kutlayamadım. Biraz geç olacak ama buradan kutlamak istedim. Bitanem doğum günün kutlu olsun Alminoşum...
Bir film izlemiştim. Adam ve kadın vardı. Adam kadına aşıktı kadında adama. Ama adamın düşmanları vardı ve kadını adamın gözünün önünde öldürmüşlerdi. Adam travma geçirmişti. Hafızasını kaybetmişti ama bu öyle bilindik hafıza kayıplarından değildi. Hafızası on beş dakikada bir gidip geliyordu.
Adam her on beş dakikada bir kadının öldüğünü yeniden hatırlıyordu ve bu ona dayanılmaz bir acı veriyordu.
Her on beş dakikada bir acınızın ilk günkü kadar taze olduğunu düşünün. Her on beş dakikada bir dünyanın tekrar tekrar başınıza yıkıldığını bir düşünün.
Bardağın dolu tarafından bakmak demek bu olsa gerek. Yaşadığımız o kötü anları hatırladığımızda lanet ederiz bazen. Oysa ne büyük nimettir hatırlamak. Hatırlayabilme kabiliyetimize sıkı sıkı tutunmalıyızdır aslında.
Unutabilmek sandığımız kadar da görkemli bir meziyet değildir esasen. Hatırlamak cesaret ister, unutmak korkakların işidir.
Ben bugün hayatımın en büyük korkaklığını yaptım. Abimi unuttum. Ve unuttuğum için yokluğundan kaynaklanan acı bedenimi katbekat sardı.
Şimdiyse Araz'ın arabasının içinde bütün ısrarlarına rağmen evime gidiyordum. Ben bu zamana kadar yalnızdım. Acılarımı hep yalnız atlatmıştım. Şimdi eve gidip yalnızlığıma sığınıp acımı çekmeliydim. Çünkü hiçbir acı mesken tuttuğu ruhu yerle bir etmeden bırakmazdı.
Araba durduğunda son bir kez dönüp acılarımı koşulsuz şartsız dindiren adama baktım. Bugün iyi ki yanımdaydı diyebildiğim için acımın bir nebzede olsa dindiğini hissettiğim adama döndüm.
Gözlerimiz buluştuğu anda içimdeki boşluk yavaş yavaş doldu sanki. Uzun bir süre baktık birbirimize. Belki birkaç saniyeydi ama bana asırlar gibi gelmişti bakışları. Daha fazla bakarsam ağlayacağımı biliyordum. Bu yüzden hiçbir şey söylemeden indim arabadan.
Yağmur eski şiddetini kaybetmiş yavaşlamıştı. Üstümdeki Araz'ın kıyafetlerinde takılı kaldı gözlerim. Annem evdeydi ve nerede olduğumu soracaktı. Ama ondan önce benim sormam gerekenler vardı.
Saksının altından anahtarı alıp kapıyı açtım. Salona girdiğimdeyse büyük bir şoka uğramıştım. Kapının kapanma sesiyle solandakiler bana döndü. Annem ve beni zerre tanımayan babam ayakta bir şeyler tartışıyorlardı büyük ihtimalle.
Annem tedirgin adımlarla yanıma geldi ve bana sarıldı. Ama benim bakışlarım hala o adamın üstündeydi. Bu evde ne işi vardı?
Annem geri çekildiğinde üstümdekileri süzdü ve kaşlarını çatarak beklediğim soruyu sordu.
" Nerdeydin? Derin'de kalacağını sanıyordum. " dedi ima dolu sesiyle.
" Arkadaşımlaydım. " sakin kalmaya çalışıyordum. Sakin kalmaya ihtiyacım vardı. " Sen ne zaman geldin? " diye sordum anneme. İş için şehir dışındaydı.
" Biraz önce. " dediğinde babama diktiğim gözlerimi dehşetle anneme çevirdim. Ne demek biraz önce?
" Nasıl ya? Daha önce gelmen gerekmiyor muydu? " diye bir soru yönelttiğimde anlamadığını belli eden bakışlarla baktı. " Abimin ölüm yıldönümüydü anne. " sesim fısıltıdan farksız çıkmıştı. " Unuttun mu? " diye bağırdığımda annemin bunu beklemediği apaçık ortadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomanceYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...