✴2.BÖLÜM✴

14K 485 49
                                    

Multi; Hüma


" Anne azıcık daha lütfen "

" Hüma hemen kalkıyorsun çabuk " ama bu haksızlık. Sabah sabah okul mu olur ya?

" Okula gitmiycem. " tek gözümü açıp anneme baktığımda elinde tuttuğu şortumla beraber yatağa oturduğunu gördüm. Derin bir nefes aldı.

" Peki. Gitme! Sen bilirsin. Psikolog olmayıverirsin canım sende çok bi şey mi ki? " sarkıttığım alt dudağımın titremesine aldırmadan annemin sözlerini dinlemeye devam ettim. Annem göz ucuyla bana baktı daha sonra gözlerini elinde oynadığı şortuma çevirdi ve " Üniversiteye gitmezsin, şenlikler, her gencin hayali olan o özgürce gezip tozduğun üniversite yılların olmaz. Evde on çocukla kocanı beklersin. " son cümlesiyle birlikte yorganı atıp " Anne ne duruyorsun sen kahvaltıyı hazırlasana geç kalıcam. " diye banyoya koşmam bir oldu. Ne demek okula gitmemek! Okula gitmek her Türk gencinin en birinci vazifesidir canım.

On çocuğu duyduğumda üstümden attığım üşengeçlikle duş aldım ve okul formamı üstüme geçirdim. Saçlarımı yandan bir örgü yapıp sağ omzuma bıraktım. Çantamla birlikte aşağıya indim ve annemle mükemmel bir kahvaltı yaptıktan sonra okula gitmek için bir taksi çevirdim. Camdan sokaklara baktım uzun uzun.

" İzmir "

Eğer doğduğumuz şehri seçebilme imkânımız olsaydı ben yine İzmir'i seçerdim. Yine İzmirli olmak isterdim. Her bir karışıyla doğa harikası bir şehir. Annemle çok fazla gezme fırsatım olmadı çünkü gerçekten işine körü körüne bağlı bi anneye sahibim. Annem İzmir'in hatırı sayılır bir holdinginde yönetici olarak çalışıyor. Toplantılar, iş yemekleri, seyahatler derken e haliyle birazcık beni ihmal ediyor olabilir ama benim daha iyi bir eğitim alabilmem için bunca sıkıntıya katlandığını da biliyorum. İstese hiç çalışmadan dedemden bize kalan mirasla hayatını sürdürebilir. Ama o annem işte. Sanem Sayılgan.

" Hanımefendi geldik. " düşüncelerimi en fazla otuzlu yaşlarında olan taksi şoförü sis bulutu halinde dağıtırken ona parayı uzattım ve taksiden indim.

' ÖZEL HAKMAN KOLEJİ '

Şehrin en başarılı ve bir o kadarda ünlü koleji. Dediğim gibi annem eğitimime fazla önem verir.

El ele tutuşan, arkadaşlarıyla derin bir sohbette olan, gülen, eğlenen okul bahçesine tünemiş öğrencileri umursamadan kantine yol adım. Ah lütfen! Derin gibi yemek dışında çalışan başka hayat fonksiyonu olmayan bi arkadaşınız varsa eğer okula gelir gelmez kantine uğramanız pek yadırganan bi şey olmasa gerek. Düşüncelerime gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken alt kattaki kantine geldiğimde en arkadaki masada bizim grubu gördüm.

" Naber millet " boş kalan sandalyeyi çekip oturduğumda Derin hemen ağzındakini yuttu ve söze girdi.

" Ya Hüma şu Alp'e bi şey söyle ya. Neymişte çok yiyormuşum. Allah aşkına ben çok mu yiyorum? " ısırdığı tostuyla aynı anda kurduğu cümleye bütün masa kahkahalarla gülerken Alp hemen atıldı ve

" Yok canım hiç yemek yemiyorsun. Ne var yani geldiğimizden beri 5 tost yediysen. "

Onlar böyleydiler işte.

Derin...

Kalçasına kadar uzanan sapsarı saçlarıyla bilinen rapunzel. Hepimiz ona böyle seslenirdik. Çünkü gerçekten saçları çok uzun. Ayrıca bu kadar yemesine rağmen nasıl hala böyle incecik kalabiliyor onu da anlamış değilim ki. Kıskanılacak bi vücuda sahip ve bunu kullanmasını o kadar iyi biliyor ki. Bakmayın siz onun sürekli yemek yemesine çok iyi bir dinleyicidir.

TUTULMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin