" Sonra da beni orada bırakıp gitti. "
Haftasonuydu. Odamdaki armut koltuğa oturmuş, ayaklarıma da yatağıma uzatmıştım. Panduflarımı yere indiremezdim çünkü her yer abur cubur ambalajlarıyla doluydu. Yatağımda hemen karşımda Derin bacaklarını altında toplamış elindeki cipsi yiyordu.
" Bana bunu nasıl yapar ya? " elimdeki çikolatanın kabını arkama doğru fırlattım ve poşetten yeni bir tane çıkarttım. Mide fesadı geçirmezsek iyiydi.
" Merak etme barışırsınız. Haftalık olağan kavganızı etmişsinizdir. "
Sabah saat 1' de kapı çaldığında açmak gibi bir niyetim yoktu ama Derin'in cırlamaları apartmanı ayağa kaldırmasın diye sürüne sürüne açtım o kapıyı. Ne! Saat 1 tabiki de sabah... Elindeki poşetlerle içeri daldığında anlamıştım aslında depresyonda olduğunu. Oysaki ben bu günü uyuma günü yapacaktım...
" Bu sefer affetmeyeceğim. "
Hayır, cips, çikolata, pasta bunları anlarım. Peki bu şarkı neyin nesi?
" Artık sevmeyeceğim bütün kabahat benim. Ne kadar ağlasan boş, ne kadar yalvarsan boş. Sana dönmeyeceğim. " Bi yandan yemek yiyip diğer yandan şarkı söyleyen bi benim arkadaşımdı sanırım.
Panduflarımın kirlenmesine gönlüm razı olmasa da ayağa kalktım ve Derin'in elindeki cips paketini çekiştirdim.
" Yeter bu kadar. Hadi kalk terapiye gidelim. " Gözleri kocaman açıldı bunu takiben ellerini havada çırpmaya başladı ve yavru köpek bakışlarından attı.
" Nasıl yani? Sen ciddi misin? " Onaylarcasına başımı salladığımda gülerek banyoya koşturdu. Siyah bilek taytım, mor kapüşonlu sweatim ve siyah spor ayakkabılarımla bu bendim. Evet, işte şimdi kendimdim.
Derin'e benim kıyafetlerimden verdiğimde ikimizde hazırdık. Evet, terapi. Normalde kızlar depresyona girdiklerinde alışverişe falan gider ve buna terapi ismini verirdi ama bizim durumumuz sanırım biraz farklı.
Koşuyorduk. Daha doğrusu Derin koşuyordu ve ben ona ritmik yürüme hareketleriyle ayak uyduruyordum. Unuttunuz mu hasta bi kalbim var benim.
Genelde koşu alanları tercih edilir ama Derin denize aşık bi kız olduğundan sahile inmemiz pekte yadırganacak bi şey olmasa gerek.
" Hüma hadi. " Derin'in seslenmesiyle fermuarımı iyice çektim ve yavaş adımlarla koşmaya başladım. O da bana ayak uyduruyordu. Dışarıdan bakılınca çok sıkıcı bi hayata sahip olabilirdim ancak yaşamak için buna mecburdum. Kalp nakli olamıyordum çünkü uygun kalp bulmak çokta kolay değildi. Yaklaşık 10 senedir nakil listesindeyim ama hala bulunamamıştı.
" Ben hızlanıyorum Hüma. " sırtımı ağaca yaladım ve gözlerimi denize çevirdim. İzmir'de doğup burada yaşamış biri olarak garip olacaktı belki ama denizi sevmiyordum. Belki de ona ulaşamadığım için böyle düşünüyor da olabilirdim. Annem yüzmeme izin vermezdi. Bilirsiniz su, boğulma tehlikesi, nefessizlik, aritmi falan işte.
Denizi sevmiyor olabilirdim ama kokusuna aşıktım. Hani o tuz kokusuyla birleşmiş su kokusu vardır ya o işte. Annem küçükken hep söylerdi suyun kokusu olmaz diye. Oysa yanılıyordu. Suyun kokusu vardı işte. Beni içine hapsedebilecek bi kokuya sahipti. Gözlerimi kapattım ve o kokuyu içimde daha derin hissetmeye başladım.
" Bu kadar özlediysen daha da yaklaşmalısın. " bu sesi biliyordum. Kime ait olduğundan adım kadar emindim. Hiçbir tepki vermedim.
" Yaklaşırsam yanarım. " gözlerim hala kapalıydı. Arkamda olduğunu tahmin ediyordum. Ensemde hissettiğim nefes en somut izdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomanceYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...