Yarayla alay eder yaralanmamış olan...
Romeo ve Juliet'in en sevdiğim repliklerinden biri.
Belki de doğruluk payına en çok güvendiğim repliklerden biri.
Yaralanmadığımız sürece yaralanmanın ne demek olduğunu, ne denli acıttığını anlayamıyoruz. 6 yaşındaydım. Babamın sesini son kez duyduğumda neyin ne olduğunu bilmeyen bi çocuktum. Bana ne zaman büyüdün diye sorsalar eğer ben 6 yaşımda büyüdüm derim.
Ben babam bizden gittiğinde büyüdüm.
Ben babam hastalığım için beni suçladığında, hastalığım yüzünden annemi suçladığında büyüdüm. Hani bir tohumu büyütmek için, ağaç olması için sularsınız ya. Benim gözyaşlarımdı beni büyüten. Suyun tohumu büyüttüğü gibi tıpkı. Diğer çocuklar bebekleriyle oynarken ben ilaçlarımı saatinde almak için alarmın başında beklerken büyüdüm.
Ben belki de doğduğumda büyüdüm.
Stresli geçen bi gecenin ardından bunları düşünmek akıl işi değil belki de ama ne zaman babasının elini tutan bi kız çocuğu görsem aklıma gelir.
Annemin bütün ısrarlarına rağmen bugün okula yürüyerek gitmek istedim. Okulla ev arasında çok fazla mesafe olmadığından yorulacağımı sanmıyorum. Sandığım gibi de oldu zaten. Yorulmadım.
Ne zaman kafam karışsa yürümeyi tercih ederim. Zira en etkili kafa dağıtma yöntemidir.
Bugün hava kış şartlarına göre oldukça sıcak olduğu için öğrenciler bahçeye akın etmişti. Eh haksızda sayılmazlar sonuçta güneş tadını çıkarmaya değer.
Kantine indiğimde bizimkileri görememenin vermiş olduğu şaşkınlıkla sınıfa doğru ilerledim. Sınıfa girdiğimde Alp'in telefonuyla adeta seviştiğini, Derin ve Burak'ın... Asla Derin'in Burak'ın kucağında olduğunu söylemeyeceğim.
" Rapunzel hasta mısın? Derin Burak'ın kucağından kalktı ve çantasından çıkardığı minik aynasından yüzüne bakmaya başladı.
" Nerden çıkardın ya iyiyim ben. " Alp'in yanına otururken sesimdeki alayı gizlemeye çalıştım.
" Kantinde değilsin. Bir şeyler yemiyorsun. Hayırdır? " rahatladığını belirtircesine bir nefes verdi ve Burak'ın yanına tekrar oturdu. Alp telefonundan kafasını kaldırdı ve
" Rejimde o " dedi. " Çok yediğinin farkına varmış. " Derin elindeki kalemi Alp'e attığında kalem telefona düştü.
" Heyy. Sevgilimle arama giriyorsun girme. Şişman Rapunzel. " gülerek Alp'e döndüm ve
" Ne sevgilisi kanka? " dedim.
" Ne sevgilisi kanka ya. Uzun ilişkiler bana göre değil biliyorsun. Sevgilim derken telefonumdan bahsetmiştim. "
" Adam olmazsın sen. " Alp Burak'a yeşilçamdan fırlama bi bakış attı.
" Bende tam aile babamız dilini mi yuttu diyecektim. " Derin Alp'in kafasına bi tane geçirdi ve
" Uğraşma sevgilimle. " dedi.
" Kurudun lan kurudun. Kuruttu seni. Kanka gel bi gün çıkalım baş başa dışarı. Biralar, kızlar..." Yetişkin bir Alp bu cümleyi elbette ki tamamlayabilirdi Rapunzel ona çanta fırlatmasaydı.
" Defol ol Alp " Alp sınıfın kapısına koşturdu ve
" Gidiyorum. Kızlar beni bekler " dedi ve kapıyı açıp çıktı. Daha sonra kapıdan başını uzattı ve Burak'a
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomanceYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...