Multi; Araz
Bilmem gerekseydi söylermiş. Aptal ya. Valla aptal. Bi konuşmamalar, ukala ukala sırıtışlar... Hayır, kendini havalı mı sanıyor anlamıyorum ki?
" İyi misin sen? " elinde tuttuğu çikolatasını bi an önce yiyebilme mücadelesi veren Derin'e döndüm. Bu kız neden bu kadar çok yemek yediği halde bu kadar ince. Biri bana açıklasın lütfen!
" Salak ya! Kimsin diyorum cevap vermiyor. Ne sanıyor ki kendini. " sinirle alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve sağ ayağımla ritim tutmaya başladım.
" Hüma canım iyi olduğuna emin misin? " kendimi hemen toparladım ve olumu anlamda kafamı salladım.
" İyiyim. " diyebildim sadece. Derin bana inanmadığını belli eden bi bakış attı.
"Kimden bahsediyodun sen? "
" Hiç... Hiç kimse. Hadi bizimkilerin yanına gidelim. " Derin'i çekiştirip bizimkilerin yanına doğru sürükledim. Geçen gece hakkında bi şey bilmedikleri için onlara kas torbasının kim olduğunu açıklayamam. Bu yüzden bilmemeleri gerek. Hala aklım almıyor. Beni kurtaran o kas torbası bizim okulda mıydı yani? Peki, bugüne kadar neden fark etmedim ki onu bu okulda? Belki de bu okulda değildi. Yeni geldi. Aman neyse ne ya. Sonuçta beni ilgilendirmez.
Günün geri kalanında ona bi daha rastlamadım. Sanırım gittikten sonra bi daha gelmedi. Diğer bi kaç derse de girip kendimi evimde yumuşak yatağıma bıraktım. Alp Bios' a gitmemiz konusunda çok fazla ısrar etse de yorgun olduğum gerçeğini göz ardı edemeyecek kadar kötü hissediyordum kendimi.
Sabah uyandığımda annemin bin bir nasihatinden sonra nihayet okula gelebilmiştim.
' Hüma ilaçlarını almayı unutma!'
' Çantadalar değil mi?'
Ve bunun gibi daha niceleri...
Okula geldiğimde bahçenin arka kısmından öne doğru taşan bir kalabalık vardı. Bu kalabalığı görmem şaşırmama yetmişti çünkü daha önce böyle bi kalabalığı okulda görmemiştim. Her ne kadar boşverip okul binasına doğru ilerlemek istesem de içimden bir dürtü beni kalabalığın arasına itti.
Görebildiğim kadarıyla bir çocuk yerde yatıyordu ve onun üstüne doğru eğilmiş iri cüsseli biri daha vardı. Biraz daha yanaştığımda yerde yatanın Alp olduğunu görmemle ona doğru atılmam bir oldu.
" Alp! " sanki beni duymuyormuş gibiydiler. Bi hışımla yere dizlerimin üstüne oturdum ve Alp'in kan içinde kalmış başını kucağıma çektim. Gözlerimi Alp'ten çekip karşısında duran çocuğa çevirdiğimdeyse adeta dumura uğramıştım. Bu oydu. Beni serserilerden kurtaran o ukala genç adam.
Olayı anlayabilmek için kendime biraz zaman tanıdım ama Alp'in acıyla inleyen sesi beni kendime getirdi. Gözlerimi yerde suratı dağılmış kanlar içindeki Alp'e odakladım. Öksürdüğü anda ağzından çıkan kan beni afallatsa da bir nevi kendime getirmişti.
" Ayağını denk al. Bi dahaki sefere bu kadar merhametli olmam. " dedi ve yumruk yaptığı elini pantolonunun cebine koyarak yanımızdan ayrıldı.
" Alp iyi misin? " suratını gördükçe yüzümü buruşturma isteği daha da alevlense de ifadesiz kalmayı başardım ve Alp'i yavaşça kaldırdım. İlk başta sendelese de ona sardığım kollarımla benden güç buldu adım attı. Onu revire götürmeliydim. Zira iyi göründüğü söylenemezdi.
İyi de ne yaşamış olabilirler ki? Daha bi kaç gün öncesinden beni serserilerden kurtaran o genç adam şimdi kardeşimi bu hale getirebilecek kadar neye sinirlenmiş olabilir ki? İçimden kendime kaşlarımı çattım. Ne olursa olsun bi insanın bu hale gelmesinin bi açıklaması olamaz. Ama ben ondan bunun hesabını soracağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomanceYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...