Şarkı; Cem Adrian - İnce Buz Üstünde Yürüyorum
Kanatları varmış kalbin; sevince uçar, sevilmeyince göçermiş...
Cahit Zarifoğlu...
Efsaneye göre cennet bahçelerinden birinde her daim gülen mutlu bir ağaç vardır. Kuşlar, böcekler, bitkiler hep hayran hayran izler o ağacı.
Bir gün cennet bahçesinin yakınlarında bir fırtına kopar ve bahçeye savrulan bir bitki ağacın hemen yanına düşüverir. Bahçede yaşayan canlılar buna bir anlam veremez. Çünkü bitki kimseyle konuşmaz.
Ağaç ne kadar uğraşsa da bitkiyi konuşturup mutlu edemez. Aradan uzun bir zaman geçer. Bitki yavaş yavaş ölmeye başlar. Ağaç bunun farkına varır. Bitkiyi iyileştirmek için kucak açar ona ve bitkiyi bedenine sarmalar.
Bitki günden güne ağaçtan aldığı besinle iyileşmeye başlar. Ağaca daha da bir sarmalanır ancak bu seferde ağaç ilk gün ki gücünü kaybeder. Artık eskisi gibi gülmez. Şarkılar söylemez. Bahçedeki canlılar ağacı mutlu etmeye çalışırlar ama başaramazlar. Ağaç yalnızca bitkiyle konuşmaya başlar. Bitki büyüdükçe ağaç ölür. Gücünü bitkiye verdikçe ağaç kurumaya başlar.
Bir gün sabah uyandıklarında ağacın öldüğünü fark ederler. Artık cennet bahçesi eskisi kadar mutlu değildir. Ama çok tuhaf bir şey olur. Ağaç ölmüştür ancak bedeninden hala bir sıvı salgılamaya devam eder. Ve o sıvı bitkinin besinidir. Ağaç ölmüştür ama bitki ağacın bedeninden can bulmaya devam eder.
O bitkinin adı aşekadır.
Aşeka, bir ağacı saran, besinini ağaçtan alan ve zaman içinde ağacı kurutarak öldüren sarmaşığa denir.
Ve aşk kelimesi aşekadan gelir.
Bu efsaneyi ilk dinlediğimde on beş yaşındaydım. Bana bunu anlatan annemdi. Aşktan uzak durmam için anlatmıştı. Aşk öldürür demişti. Seni ele geçirmesine izin verme demişti. Annem her zaman beni erkeklerden uzak tutmaya çalışmıştı ama ben zaten onlardan uzak duruyordum.
Yani dururdum.
Ama bir ay önce hayatıma giren bir erkek vardı. En savunmasız halimi görüp kurtarmıştı beni serserilerin elinden. Yağmurun sesinden kurtarmıştı.
Ona aşık olmam çok garip olurdu. Çünkü aşk bana göre bir anda olabilecek bir şey değildi. Zaman gerekirdi aşık olmaya. Bir ay çok kısa bir zaman değildi ama ona aşık olmuş olamazdım. Hala bir şansım vardı.
Bedenimi saran o zehirli sarmaşıktan kurtulmak için bir şansım vardı.
Şimdi karşımda bana durup bakan eskimişiliğin izlerini taşıyan zümrüt yeşili gözlerse kaçtığım onlarca şeyden biriydi.
Belki de ona haksızlık etmiştim. Onu haksızlığa uğratmıştım ama haksızlığa uğrayan daha başka biri vardı. Asıl haksızlığa uğrayan dokuz yaşındaki bir kız çocuğuydu.
Çocukluğu elinden alınan bir kız çocuğu.
" Bebeğim. Sorun nedir? " Salondaki tekli koltuğa oturmuş ayaklarımı sallıyordum. Tedirgindim. Umut etmek istiyordum. Umudun ne demek olduğunu bile bilmezken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
RomanceYasaktı. Ben ona yasak mıydım bilmiyorum ama o bana her şeyiyle yasaktı. Kokusu bana yasaktı. Sesi, içinde boğulduğum gözleri bana yasaktı. Bu kadar yasağın içinde yine de tutmuştum ellerinden. Tutmuştu ellerimden. Bizim hikayemiz belki çoğu insa...