✴13.BÖLÜM✴

7.9K 370 15
                                    


Şarkı; Skylar Grey - Words

Aşk ellerinden yemekse yasak elmayı, söyle güzel kadın bizi de affeder mi tanrı?

Çok eski zamanlarda bir dağın yamacında fakir bir çoban yaşarmış. Kimi kimsesi yokmuş. Sarayın hayvanlarını otlatır geçimini oradan sağlarmış. Kendi halinde, işinde gücündeymiş. Ancak bir derdi varmış. Kimseye söylemediği. Söylemeye dilinin varmadığı.

Aşıkmış bizim çoban. Uğruna kendi kanını dökecek kadar, şiirler yazacak, ağıtlar yakacak kadar. Ama yüreğinde saklıymış sevdası. Yüreğinde yükmüş söyleyemediği her kelamı.

Söylememiş çünkü o da biliyormuş mümkünatı yokmuş kavuşmalarının. Zira prensese aşıkmış çoban. Bir prensesin çobana gönül verdiği nerede görülmüş der susarmış çoban. Sevdasını içine akıtırmış zehir misali.

Bir gün çoban hayvanları bıraktığında saraya bahçede prensesi görmüş. Tutulmuş dili. Yüreği hop hop etmiş. Varsın uçursun kellemi, varsın tükürsün yüzüme biçare gönlün kaybedecek neyi vardır ki demiş.

Söylemiş prensese her şeyi. Anlatmış içini yakıp kavuran sevdasını. Ama umutsuzmuş. Lakin bilmediği bir şey varmış. Prenses çobana gönlünü çoktan kaptırmış. Ama o da susmuş diyememiş. Çoban bunu duyunca dünyalar onun olmuş.

Prenses babasıyla konuşmuş. Padişah katiyen reddetmiş. Prenses yataklara düşmüş hastalanmış. Padişah kızının halini gördükçe günden güne mutsuz olmaya başlamış.

Bir gün Saray'daki büyücü kadın padişahın yanına gitmiş. Padişahın aklına girmiş. Bir plan sunmuş. Padişah kabul etmiş. Çobanı çağırmış kızını çobanla evlendirmiş.

Prenses çobanın evinde yaşamak istemiş. Padişah kabul etmiş. Prenses ve çoban evlerine döndüklerinde çoban kaldırmış duvağını prensesin. Gözleri kamaşmış güzelliğine. Dokunmak istemiş. Öpmek istemiş.

Çobanın dudağı prensese değdiği an erimiş dudakları çobanın. Yanmaya başlamış. Ama çoban vazgeçmemiş prensese dokunmaktan. Prenses dokundukça çoban yanmış.

Çoban öptükçe kül olmuş dudakları.

Öpünce kül olur muydu dudakları bir insanın. Yoksa dudaklarında hayat mı bulurdu dokunuşları. Dudaklarımı hissetmemem kül olmasından mıydı yoksa onun dudaklarının dokunuşundan mıydı?

Gözlerim sımsıkı kapalıydı. İçimdeki, kimseye uçmasınlar diye gözyaşlarımla ıslattığım kelebekler hayat bulmuşlardı yeniden ve ona doğru uçuyorlardı. O kadar yumuşaktı ki dudakları. Sadece onun dudakları vardı. Ben kül olmuştum ama o ordaydı. Varlığı varlığıma karışmıştı.

Aldığım nefesi nefesime karışan adam. Karşılık vermemiştim ama onu dokunuşu yetmişti. Benim yerime de öpmüştü o. Onun yerine de sevmiştim ben öpüşünü.

Dudakları dudaklarımdan yavaş yavaş çekilirken gözlerimi açtım. Onun gözleri hala kapalıydı. Alnı hala alnımdaydı. Uzansam öpebilecek kadar yakındım ama uzanmaya yetecek gücüm yoktu.

Dudaklarının tadı dudaklarıma karışan adam. Nasıl da kalmış tadın dudaklarımda. Nasıl da işlemişsin içime. Ben kendime itiraf edememiştim oysa. Sen nasıl da ayaklandırdın bastırdığım duygularımı.

Bana yeminlerimi bozduran adam. Affeder mi tanrı beni? Yoksa Havva gibi cennetten mahrum mu bırakır? Ama benim davam Adem'le değildi.

Ben yasak elmanın ta kendisine aşık olmuştum.

TUTULMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin