9

650 101 80
                                        

iyi okumalaar.♡

-

Yaşanan büyük gerginlikten sonra ikimiz de laboratuvarı terkettik. Ben bahçeye çıkarken onun nereye gittiğine bile bakmamıştım.

Böyle bir şey için haksız yere üstüme gelmesi çok saçmaydı. Ben onu korumaya çalışmaktan başka hiç bir şey yapmamıştım.

Yaptığı araştırmalara güveniyordum tabii ama adamı kendi gözlerimle görmüştüm. Karnında büyük bir kesik vardı ve organlarının tamamı dışardaydı. Yaşayan birinin o halde olmasına imkan yoktu.

Bunu birlikte görmemize rağmen hatalı benmişim gibi davranıyordu. Konu başka yere ulaşırsa doktoru korumak için suçu üstüme alırdım ama böyle saçma sapan davranışları sinirime dokunuyordu.

"Mingi, gelebilir miyim?"

Ben başımı sallayınca psikiyatrist Hongjoong yanıma oturdu. Yalnız kalmak istiyordum ama belki bir profesyonel bana yardımcı olabilirdi.

"İkiniz de çok gerginsiniz. Aslında oturup konuşsanız çözebilirsiniz. Mesela biz Seonghwa ile ilk geldiğimizde çok kavga etmiştik. Hatta o kadar kavga ettik ki, Seonghwa odadan çıkıp ortak salondaki koltuklarda uyudu. Ama şu an hiç bir sorunumuz yok."

"Sevgili misiniz?"

Aniden sorduğum sorunun üstüne yan tarafımdan öksürük sesleri gelmişti. Elindeki suyu içerken boğazına kaçırmıştı. Yüzünün kızarmaya başladığını görünce dönüp hafifçe sırtına vurdum.

"Nereden çıktı bu?"

"Öyle hissettim diyelim. İçtiğiniz suda boğulmak üzere olmanız da beni doğruluyor sanki?"

Yüzü şekilden şekle girerken gözlerini kaçırıp etrafına bakınmaya başladı.

"Sevgili değiliz ama... Kadınlardan hoşlanan biri benden hoşlanabilir mi, bilmiyorum."

"Sormadan bilemezsiniz."

Başını sallayıp onaylarken bana doğru dönmüştü. Bir şey sormak istediği belliydi ama muhtemelen çekiniyordu.

"Küçük bir şey rica etsem... Mesela yakın arkadaşsınız ya, sen sorsan?"

Kollarımı göğsümde bağlayıp kafamı yan tarafa çevirdim. Cevap bekleyen bir yüz ifadesi vardı.

"Ülkenin en rütbeli komutanından gönül işleriniz için yardım mı istediniz yoksa ben mi yanlış anladım?"

Gözleri kocaman açılırken paniklemişti ve yine kızarmaya başlıyordu.

"Hayır hayır, kesinlikle öyle bir şey yok! Her neyse, benim Yunho'yu bulmam lazım zaten."

Aceleyle ayağa kalkıp binaya giren psikiyatristin arkasından ben de girdim. Gerçekten insanların ne halt yedikleri umrumda değildi ama arkadaşım için bir kaç kelime sorabilirdim.

Boş asansöre doğru adımlarken yerdeki kan izlerini farkettim. Psikiyatrist de benim gibi durup etrafına bakınıyordu.

"Bunlar ne?"

"Bilmiyorum. Ben aşağı inerken yoktu."

Kolundan tutup asansöre çekiştirerek izlerden uzaklaştırdım. Belli ki bir sorun vardı ve birbirimizden ayrılmamamız gerekiyordu.

"Diğerleri iyi mi acaba?"

"Umarım iyilerdir."

Kapılar açılır açılmaz Hongjoong dışarı koşmuştu. Bize doğru yürüyen Seonghwa ve yanındaki iki çocuk da telaşlı görünüyordu.

doctor's soldier | yungi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin