iyi okumalaar.♡
bu günün ikinci bölümü, öncekini atlamış olabilirsiniz 💗
-
"Hyung sakın... Sakın hiç biriniz tabaklarınıza dokunmayın. Az önce Yeosang ile kendi gözlerimizle gördük. Yemeklerimize bir şey karıştırıyorlar. Zehir mi yoksa bir tür ilaç mı bilmiyorum ama tuzak olduğu kesin."
Hepimiz şok içinde birbirimize bakıyorduk. Gerçekten üs müdürü bu kadar ileri gitmiş miydi?
"Buraya gelmek üzereler, plan yapmak için çok az vaktimiz var." dedi Jongho nefesini düzene sokmaya çalışırken.
"Yerlerinize geçin ve bir şey yemeyin. Ben halledeceğim."
İkisi de sandalyelerine oturduktan hemen sonra kapı açılmıştı ve iki görevli ellerindeki tepsilerle içeri girmişlerdi. Sessiz kalıp tabakları yerleştirmelerini bekledim.
"Başka bir isteğiniz var mı efendim?"
"Yunho'nun tabağı daha güzel görünüyor. Değişmemizde sorun olmaz sanırım?"
Yunho başını sallayıp tabağını benim önüme doğru itmişti.
"Efendim yemekler farklı değil, değiştirmenize hiç gerek yok."
"Bundan banane peki? Onun tabağı daha hoş görünüyor."
"Ben de San'ın tabağını alıyorum." diyerek yanındaki tabağı kendi tabağıyla değiştirmişti Wooyoung.
"Gerçekten hepsi aynı!"
Görevli ne söyleyeceğini bilmezken ter dökmeye başlamıştı bile. Gözünün içine bakarken çubuklarımı elime alıp önümdeki tabağın içine daldırdım.
"Yine leziz bir yemek hazırladığınızdan eminim."
Ağzımı açıp yemek üzereyken elimi sıkıca tutup durdurmuştu. Alaycı gülümsememi yüzüme yerleştirip kafamı kaldırdım.
"Bir sorun mu var? Yoksa onun tabağına karıştırdığınız şey benimkinden farklı mı? Ya da dozu daha mı fazla?"
Başını yere eğip titremeye başlamıştı. Yavaşça ayağa kalktığımda ise korkuyla birkaç adım geriye girmişti.
"San, çabuk mutfakta çalışan herkesi buraya topla. Diğerleri de laboratuvarda beni beklesin."
Herkes söylediğim şeyi yaparken silahımı belimden çıkarıp elime aldım. Birkaç dakika içinde bütün görevliler odaya toplanmışlardı.
"Benimle uğraşmak neymiş, anlarsınız biraz sonra."
Salondan çıktıktan sonra kapıyı sıkıca kilitleyip beni bekleyen Jongho'ya döndüm.
"Babamın bu olaydan haberi olmasın, farklı bir bahane uydur. Mutfakta çalışmak için de güvenilir birilerini göndersin, bunları ne yapacağını o bilir."
Başını salladıktan sonra Yeosang ile birlikte yanımdan uzaklaştılar. Ben de laboratuvara girdim. Beni görünce Hongjoong ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Bunu mutfakta bulduk. İlaç hakkında çok önemli bir şey anlatmam gerekiyor."
Başımı salladıktan sonra boş koltuklardan birine oturdum. O da kendi yerine geçip anlatmaya başladı.
"Biz bu ilacı çok nadiren kullanıyoruz. Çünkü tehlikeli. Durumu kritik olan ama konuşmak istemeyen hastaların sorununu çözmek için travmalarını ortaya çıkarıyor. Yani eskiden ne yaşayıp bu hale geldiyse, aynı şeyi tekrar yaşıyor. Etkisi birkaç saat sürüyor aslında, ama günlerdir hepimizin bu ilacı aldığını varsayarsak Wooyoung'un mide bulantısıyla başlayan garip olayları rahatlıkla anlamlandırabiliriz."
"Peki hepimiz travmalarımızı mı yaşadık?"
Birbirimize bakıp bir cevap beklerken ilk konuşan Jongho oldu.
"Trafik kazası geçirdiğimde bacaklarım koltuğun arasına sıkışmıştı ve birkaç ay bacaklarımı hissetmediğim için yürüyememiştim."
"Okulda gördüğüm zorbalık... Lisede kimya projesini başkasının elinden aldığım için bana sinirlenip zorla kimyasal sıvı içirdiler. Günlerce mide bulantısı çektim, hastanede yatmak zorunda kaldım." diye devam etti Wooyoung.
"Küçükken ben de trafik kazası geçirdim. Kaburgalarım kırılıp akciğerlerime batınca defalarca kez kan kusmuştum."
Yunho da sebebini açıkladığında her şey açıklığa kavuşmaya başlamıştı. Birbirimize bakmaya devam ederken söz hakkını Seonghwa aldı.
"Bomba imha ekibine dahil olduğum için çok ağır şartlarda çalıştım. Ekibe alınmamızın ilk kuralı ise elimizin titrememesiydi. Bu yüzden kabloları keserken titreyen ellerimi koparmak istediğim bile olmuştu."
"Kuzey sınırında yaklaşık yirmi kişi göreve gitmiştik. Karşımızdakiler sayıca çok fazlaydı ve kurtulamadık. Çoğu kişi gözümün önünde ölürken bazıları hastanede ölmüşlerdi. Onca kişi arasından ağır yaralı olmama rağmen tek ben sağ kaldım."
San'ın kabuslarının sebebi de belli olmuştu. Bu hikayeyi duymuştum ama bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum.
"Ben... Ailem yüzünden sürekli kiloma dikkat etmek zorundaydım. Bu yüzden hastalık sahibi oldum. Günlerdir aynaya baktığımda kendimi çok kötü görüyordum."
"Ve bu yüzden 3 gündür yemek yemiyor." diye devamını getirdi Jongho.
Yeosang'ın yüzü gittikçe asılırken laboratuvardan ayrılmıştı. Jongho da onun peşinden gittiğinde geriye sadece psikiyatrist ve ben kalmıştım.
"Mingi, sen?" diye sordu Yunho.
"Uzun bir süre antidepresan kullanıp kendimi bile hatırlamadığım, sürekli uyıduğum bir dönem olmuştu. Sanırım tekrar aynı şey yaşandı."
"Ben... Kendiminkinden bahsetmek istemiyorum." demişti Hongjoong sessiz bir şekilde.
Dışardan sesler gelmeye başlayınca konuyu kapatıp koridora çıktık.
"Bizi Başkan Lee gönderdi. Yaşanan tatsızlıktan dolayı özürlerini iletmemizi istedi. Bundan sonra mutfaktan biz sorumlu olacağız."
"İşinizi yapmanız gerektiği gibi yaparsanız iyi olur. Yoksa sonunuzun nasıl olur, öğrenmişsinizdir diye düşünüyorum."
Hepsi başlarını sallarken başkanın emrindeki askerler odaya kilitlediğim eski görevlileri götürmeye başlamışlardı.
"Başta seni sevmemiştim, hatta tavırlarından dolayı çalışmak bile istememiştim ama... Sen iyi bir lidersin."
Wooyoung gülümseyerek hafifçe omzumu sıktıktan sonra odasına gitmişti. Diğerleri ile birkaç dakika konuştuktan sonra Seonghwa dışındakileri dinlenmeleri için odalarına gönderdim.
"Hongjoong çatıya çıktı. Peşinden git, konuşup anlaşın. Senden hoşlanıyor ama karşılık vermeyeceğini düşünüyor. Normalde kimsenin aşk işleriyle uğraşamam ama bugünlük tolerans gösterebilirim."
-
önümüzdeki bölüm sadece seongjoong olacak biraz mutlu şeyler olsun moralimiz yerine gelsin alxöslxşslzç
küçük bir hatırlatma yapayım cb dönemine girdik, bir sürü oylama yapılıyor hepsine katılmamız lazım özellikle canlı oylama için uğraşıp win almamız lazım, bu yüzden eğer bilmeyenleriniz varsa uygulamaları anlatırım mesaj atmanız yeterli 🤍

ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor's soldier | yungi
Fanfictionhükümet ülkenin en iyi doktorunu araştırma için, en iyi askerini de onu koruması için felaket bölgesine gönderir. [020422] [woosan+seongjoong+jongsang]