iyi okumalar.♡
-
[san.]Mingi'nin hareketleri tamamen kesildiğinde Yunho'yu da uzaklaştırıp merdivenin yanındaki kapıdan içeri girmişlerdi.
"Gördünüz değil mi? Bana itaatsizlik eden herkes aynı muameleyi görür!"
"Asıl sen Mingi kendine geldikten sonra göreceğin muameleyi düşün piç!"
Beni dikkate almadan asansöre doğru yürüdüğünde askerlerin hepsi bizi bırakıp peşinden gittiler. Korkuyla Mingi'ye koştuktan sonra dizlerimin üzerine çöktüm.
"Mingi! Mingi aç gözlerini."
Vücudunu sırtının üstüne çevirip nefesini kontrol ettim. Neyse ki yaşıyordu, muhtemelen sakinleştirici yapılmıştı. İlaçlara fazla duyarlı bir bedeni olduğu için de dayanamadan bayılmıştı.
"Jongho çabuk Yunho'nun nerede olduğunu bul!"
Jongho yanımızdan ayrılırken Mingi'yi doğrultarak kendime yaklaştırdım. Durdurmak için boğazını çok sıkmışlardı. Bu yüzden boynu kızarıklıklar ve çiziklerle doluydu. Elimi kaldırıp hafifçe dokundum. Kardeşimin bu kadar acı çekmesi artık bana da ağır geliyordu.
"San... Bu ne zaman bitecek?" demişti Wooyoung sırtını duvara dayayıp yere otururken.
"Keşke elimizden bir şey gelse... Ama bu adam durmayacak, bitirmeyecek hiç bir şeyi."
Onunla konuşurken bir yandan Mingi'yi uyandırmaya çalışıyordum. Seonghwa da hâlâ aynı durumdaydı. Gerçekten kapana kısılmış gibiydik ve kimse ne yapacağını bilmiyordu.
"Buraya gelmeyi hayatımın en iyi kararı olarak görmüştüm. İnsanlara psikolojik yönden destek olurum, araştırma sırasında iyi hissetmelerini sağlarım diyordum. Her şey sevgilimin canı yanana kadarmış... Şimdi ise sadece kafayı yememeye çalışıyorum."
Hongjoong göz yaşlarını silerken titreyen sesiyle konuştuğunda, Yeosang ona sıkıca sarılmıştı. Birlikte aralarında uzanan Seonghwa'yı uyandırmaya çalışıyorlardı ama çabaları başarısızdı. Ne kadar ağır ilaçlar verildiyse, hâlâ nefes almak dışında yaşam belirtisi göstermiyordu.
Aynı yolun yolcusu olan sekiz farklı insandık ama dileğimiz ortaktı. Buradan sevdiklerimizi geride bırakmadan çıkabilmek...
Bu dileğin gerçekleşmesini en çok kucağımdaki baygın adam için istiyordum. Çünkü daha fazla acıya dayanabilecek halde değildi. Güçlü gibi davranmaya çalışırken paramparça olmaktan çok yorulmuştu. Biraz sonra uyanacaktı ve doktoru koruyamadığı için bir kez daha kendinden nefret edecekti.
-
[mingi.]Beynimin içinde garip bir uğultu vardı. Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama sanki biri inatla geri kapatıyormuş gibi açamıyordum. Bütün vücudumu ağır bir ağrı sarmıştı.
Son yaşananlar aklıma geldiğinde endişeyle hareket etmeye çalıştım ama gözlerimi bile açmaya mecalim yoktu.
"Yunho..."
"Şş, sakin ol. Ben burdayım."
Duyduğum sesin Yunho'ya ait olmadığından emindim ama kim olduğunu çözemiyordum. Beynim çalışmayı durdurmuş gibiydi, hiç bir şeye tam olarak odaklanamıyordum. Biraz doğrulmaya çalıştım. Biri kolumu tutarak bana yardım etmişti. Gözlerimi zorla da olsa araladığımda, görüş açıma ilk olarak siyah kısa saçlar girdi.
"Mingi kendine fazla yüklenme, uzun süredir baygınsın zaten."
Kaç saat olmuştu? Ya da gün? Ben baygınken ne yaşanmıştı? Yunho? Yunho neredeydi? Yaşıyor muydu yoksa ben güzellik uykumdayken öldürülmüş müydü? Hiç bir şey bilmiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor's soldier | yungi
Fanfictionhükümet ülkenin en iyi doktorunu araştırma için, en iyi askerini de onu koruması için felaket bölgesine gönderir. [020422] [woosan+seongjoong+jongsang]