5

759 115 189
                                        

iyi okumalaar.♡

bölümleri attığım saatlere pek dikkat etmiyorum o yüzden önceki bölümleri kontrol etmeyi unutmayın, okumamış olabilirsiniz <3

-

"Sana dışarı çık diyorum, aç kapıyı!"

Doktoru umursamadan boynumdaki uzun namlulu silahımı elime aldım. Şarjörü kontrol edip zombilere doğrulttum. İlk kurşun en öndekilerden birine isabet ettiğinde diğerleri bana daha hızlı koşmaya başladı.

Silahım yeterince hızlı olduğu için hiç biri bana ulaşamadan hepsini öldürmüştüm. Aralarında dolanıp öldüklerinden emin olunca kapıya ilerledim. Sıkışık olduğu için yine biraz zorlanmıştım.

Binadan çıktıktan sonra önce bakışlarından alev çıkmak üzere olan doktoru gördüm. Daha sonra da bana doğru koşan diğerlerini.

"Nasıl hayatını böyle tehlikeye atarsın!?"

"Mingi! Ya sana bir şey olsaydı? Neden bizi beklemiyorsun? Birlikte hareket edeceğimize anlaşmıştık! Bir şey oldu mu?"

Seonghwa yara alıp almadığıma bakmaya çalışırken elini tutup geri çektim.

"Hiç bir şey olmadı, gayet iyiyim. Üsse dönebiliriz."

-

Birkaç saat dinlenme süresinden sonra herkes işinin başına geçmişti. Ben de laboratuvarda, doktorun yanında bekleyip yemek yiyordum.

Daha doğrusu yediğim makarnayı sesli bir şekilde ağzımın içine çekerek dikkatini dağıtmaya çalışıyordum. Bunu yapmamın bir amacı yoktu ama sürekli önce kaşlarını çatarak bana bakmasını, sonra da gözlerini devirerek önüne dönmesini izlemek çok eğlenceliydi.

"Askeriyede tıbbi eğitim almışsındır diye düşünüyorum. Bu yüzden beynin parçalarını da biliyorsundur. Gel bak bakalım."

Elimdeki tabağımı ve çubukları kenara koyup doktorun yanına yaklaştım.

"Sence sorun ne?"

Verdiği eldivenleri takarak kestiği yerlere baktım ama ayrıntıları pek bilmediğim için sorun olan şeyi anlamamıştım.

"Açlık hormonunu beyine ileten sinir uçlarına bak."

Yaklaştığımda bahsettiği şeyi gördüm. Normalden çok farklıydı, damarlar yanık gibi görünüyordu ve birbirlerine bağlı değillerdi.

"Bu insanlar açlık hissetmiyor... Girdiğimiz binadakilerin yıllardır orada nasıl yaşadıklarını artık anlıyorum."

"Açlık hissetmiyorlarsa neden bize saldırıyorlar?"

Yüzüme bakarken dudaklarını büzüp omuzlarını silkti.

"Gerçekten hiç bir fikrim yok. Daha fazla araştırma yapmam lazım."

"Size kolay gelsin o zaman. Yardıma ihtiyacınız olduğunda çağırırsınız."

Eldivenlerimi çöpe atıp laboratuvardan ayrıldım. Koridorun sonunda, San'ın aynaya karşı saçlarını düzelttiğini görüp yanına yaklaştım ve daha çok karıştırdım.

"Off Mingi saçlarımı yeni düzeltmiştim!"

"Kime süsleniyorsun sen? Hiç kadın çalışan görmedim burada."

Saçlarını benden kurtarıp tekrar aynaya döndü ve bozduğum yerleri düzeltti.

"Kadınlar görmese de kusursuz görünmem lazım. Bu arada bana laf atıyorsun ama sen önce kendine bak. Ortamdaki testosteron oranı senin boyundan bile daha yüksektir. Hâlâ yok mu bir hareketlenme?"

doctor's soldier | yungi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin