30

825 90 283
                                    

iyi okumalar.

-

Aralık duran, ufak ve pembe dudakların üstüne kendiminkileri bastırdım.

Zaman bizim için tamamen durmuştu. Kollarımın arasındaki adamın yumuşak dudaklarını ısırarak delicesine öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Dayanmak imkansızdı. Geri çekilerek kaçıp gitmek istiyordum, böyle bir şey yapmadan önce onun da fikrini almalıydım.

Ama dudaklarımın arasında hareket etmeye çalışan dudaklar fikirlerimin tam tersiydi. İnadına beni daha çok öpmeye çalışıyordu. İşin garip tarafı ben de karşılık veriyordum. Hem de öyle bir karşılıktı ki, bugüne kadar hayal ettiğim her şeyi yapmıştım.

Elini belime koyup beni kendine daha  yakın tutmaya çalışırken, kafamın içinde onu itmek için binbir türlü bahane uydurmuştum ama hiç birini yapamıyordum işte. Dudaklarım tamamen onunkilere kenetlenmişti, hiç bırakmam gerekmiyormuş gibi yapışmıştım. Zaten bu tadı bir kez alan, bir daha bırakamazdı ki.

Sırtımdaki elleri saçlarımın arasına sızarak sıkıca kavramıştı. Ben de kollarımı beline sararak onu masayla kendi vücudumun arasına sıkıştırmıştım. İmkanım olsa onu sabaha kadar bırakmaz, nefes bile almasına izin vermeden öperdim.

"Mingi..."

Bir şey söylemek için geri çekilmişti ama tek kelimeden sonra vazgeçip dudaklarıma tekrar yapışmıştı. Onun da beni istediğini bilmek harika bir histi. En azından hislerimiz karşılıklıydı.

Yani bu demek oluyordu ki; benim göğsümün her yerini saran yangın, onunkinde de yavaştan kıvılcımlarını gösteriyordu.

Dudaklarımı kendininkilerin arasına hapsederken parmaklarının arasından kayan saçlarımı çekiştirmeyi de ihmal etmiyordu. Aramızdaki şeyin ne olduğunu bilmediğimiz halde ten uyumumuz bu kadar güzelse, sevgili olduğumuzda neler yaşanacağını tahmin bile edemiyordum.

Dudaklarının tadı öyle güzeldi ki, ölene kadar öpsem yine de doyamazdım. Ama ters giden bir şeyler vardı ve şu durumda bile içimdeki sıkıntıyı bastıramıyordum.

Ondan ayrılmayı hiç istemesem bile hissettiğim şeyler dudaklarını serbest bırakıp geri çekilmeme sebep olmuştu.

-

Sabaha kadar hiç uyumadan yatağımda dönüp durmuştum. İşleri hiç çözülmeyecek bir noktaya getirmiştik el birliğiyle. Bu noktadan sonra ne yapacağımı da bilmiyordum.

Dün gece yaşanan olaydan sonra Yunho'yu orada bırakıp laboratuvardan çıkıp gitmiştim. Birkaç saat sonra odaya döndüğümde de çoktan uykuya dalmıştı, konuşmak için uyanmasını beklemiştim ama sanırım o benden daha umursamazdı bu konuda.

Şimdi de karşılaşacağım tepkiden çok korkuyordum. Çünkü biri bana böyle bir şey yapsa bir daha yüzüne bile bakmazdım. Yunho bana göre daha insancıl bir tepki verecekti muhtemelen ama yine de önce öpen, sonra giden birine iyi davranmasını da bekleyemezdim.

Mecburiyetimi güzel bir dille anlatmak yerine işleri çıkmaza sürüklemiştim. Uzak durmam gereken birini neden öptüğümü düşündüğümde, sorum cevapsız kalıyordu. Kesinlikle Yunho benim gibi birini haketmiyordu.

Hareketlenmeye başlayınca hemen oturur pozisyona gelip onu izlemeye başladım. Yavaş yavaş doğrularak o da yatağın kenara oturdu ve bacaklarını aşağı indirdi. Ufak hareketlerle vücudunu esnetirken, bana baksın diye bekliyordum.

Gözlerimiz bir anlığına birleştiğinde gördüğüm ifade içimi üşütecek kadar soğuktu.

Tekrar bakma gereği duymadan yatağından kalkıp lavaboya doğru ilerledi. Yanına gitmedim, çünkü konuşacak yüzüm bile kalmamıştı ki zaten. Dünyanın en rezalet insanı bendim ve Yunho'yu bu kadar incittiğim için yaşamayı bile haketmiyordum.

doctor's soldier | yungi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin