iyi okumalaar.♡
-
"Ne? Aranızda yaralı biri mi var?"
Jinhyuk kaşları çatık bir şekilde bize bakarken Yunho'nun tedirgin ifadesini anında farketmiştim. Yavaş bir şekilde elimi beline koyup kendime yaklaştırdıktan sonra kimsenin duyamayacağı bir tonda konuştum.
"Odaya koş. Şimdi."
Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra koşmaya başladı. Ben de arkasından giderken herkes yaralananın kim olduğunu anlayıp peşimize takılmıştı bile. Ama neyse ki odaya girebilmiştik.
Arkamızdan kapıyı kapattıktan sonra sürgülerini de çektim ve belimdeki silahımın kabzasıyla otomatik kısma vurarak kırdım. Altındaki kabloları da kopardığımda bu şekilde girme imkanları kalmamıştı.
Yatakların ikisini de kapının arkasına koyduktan sonra masaları ve dolapları da üstlerine devirdim. Belimdeki silahımın kurşunlarını kontrol ettikten sonra yerdeki uzun namlulu silahımı elime aldım.
"Mingi, bu sefer öleceğim sanırım."
Arkamı dönüp Yunho'nun yanına yaklaştım. O sırada koridordan sesler gelmeye başlamıştı bile.
"Hayır, seni almalarına, zarar vermelerine izin vermem. Duyuyor musun beni? Virüs kapmış olsan bile vermem seni."
Gözlerinden yaşlar dökülmeye başlarken elimi kaldırıp yavaşça sildim.
"Bittim ben, bu sefer gerçekten yolun sonuna geldim."
Ne kadar silersem sileyim gözyaşları akmaya devam ediyordu. Ellerimden birini ensesine koydum ve kendime doğru çektim. İtiraz etmeden karşılık vererek sıkıca sarılmıştı.
"Canım pahasına koruyacağım seni. Lütfen ağlama, çok çaresiz hissediyorum sen böyle yapınca."
Arkamdan gelen sesleri duyunca geri çekildim. Kapı açılmıştı ama arkasındakiler yüzünden henüz içeri girmemişlerdi. Uzun namlulu silahımı elime alıp kapıya doğrulttum. Yunho'yu da arkama alıp büyük bedenim ile saklamıştım.
"Mingi eninde sonunda gireceğiz! Uğraştırma bizi!"
Jinhyuk bağırdığı sırada masalardan biri yere düşmüştü ve yataklar kayarken kapı açılmıştı.
"Acımam vururum hepinizi, sakın yaklaşmayın!"
Yanında iki askerle içeri girdiğinde askerlerden biri bana yaklaşmaya çalışmıştı. Hızlıca belimden diğer silahımı çıkararak bacağına ateş ettim. Bağırarak yere düştüğünde diğer asker biraz gerilemişti.
"Şaka yapmıyorum. Yunho'ya dokunmaya çalışırsanız hepinizi öldürürüm."
"Mingi zorluk çıkarma artık! Arkandaki adam hasta ve tedavi olması gerekiyor! Onu koruyarak benim kurallarıma karşı geliyorsun!"
Jinhyuk konuşurken bir adım daha yaklaşmıştı. Ondan cesaret alan birkaç asker de arkasından girip yanında durdular.
"Tedavi öyle mi? Diğer doktor neden tedavi olmadı o zaman? Aynı şeyi yapmanıza izin vermem. Kuralların da zerre sikimde değil biliyor musun?"
Askerlerden biri bana doğru koşmak için ani bir hamle yaptığında onu da bacağından vurarak engelledim. Gerçekten şakam yoktu. Yunho'ya zarar verecek kişi ben olsam, zerre kadar tereddüt etmeden kendimi bile öldürürdüm burada.
"Yapma, dönülemeyecek yollara giriyorsun. Yapayalnızsın Mingi! Ölsen, cesedini kaldıracak biri bile yok! Hâlâ saçma sapan işler yapma peşindesin!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor's soldier | yungi
Fanfictionhükümet ülkenin en iyi doktorunu araştırma için, en iyi askerini de onu koruması için felaket bölgesine gönderir. [020422] [woosan+seongjoong+jongsang]