iyi okumalaar.♡
-
Yunho, Seonghwa'nın yaşadığına ikna olunca silahı bırakmıştı ve birlikte üsse dönmüştük. Şimdi de hep birlikte Jongho'nun gelip açıklama yapmasını bekliyorduk.
"Nerede kaldı bu çocuk?" dedim sesli bir nefes verirken.
"Odasında önemli bir belge unutmuş, onu almaya- Geldi işte!"
Yeosang cümlesini bitirmeden Jongho laboratuvarın kapısından girerek en baştaki boş sandalyenin üstüne silahını koydu. Daha sonra elindeki birkaç fotoğrafı bana uzattı.
"Fotoğraflara iyi bak hyung."
Kafamı eğip elimdeki fotoğraflardan birine baktım. Bir binanın açık kapısı ve içerisi görünüyordu. Hemen kapının yan tarafındaki sedyenin üstünde yatan kişinin de bacakları kadraja girmişti.
"Burası üssün en solunda kalan bina. Oraya bizim bile erişimimiz yok, daha doğrusu kullanılmadığını söylediler. Ama önünden geçerken hemşirelerin içeri girdiğini gördüm. Dikkatimi çekince de birkaç tane fotoğraf çektim. Kamuflaj pantolon ve postallar... Seonghwa hyung olması çok yüksek ihtimal."
Hongjoong hemen yanıma gelip öne doğru eğilerek fotoğraflara baktı.
"Evet Seonghwa olabilir ama o binada ne işi var? Önce bunu çözmeliyiz bence."
"Bir önerim var. Hepiniz odalarınıza gidip dinlenin ve ben de orada ne olduğunu öğrenmeye çalışayım. Yarın erken saatlerde burada buluşup plan yaparız ve birlikte harekete geçeriz."
Fikri hepimize mantıklı gelince odalarımıza dağılmıştık. Laboratuvardan çıktıktan sonra benimle hiç konuşmayan Yunho'yu kolundan tutup durdurdum.
"Lütfen konuş benimle. Bağır çağır, say söv istersen ama sessiz kalma. Bir şey söyle."
"Bugüne kadar kimsenin ilk tercihi olmadım. Söz konusu Seonghwa iken beni seçmeni de istemezdim zaten. Ben sana canımı emanet edebileceğimi düşünürdüm. Başkasından korursun diye sırtımı hep sana döndüm. Ama arkamda silahla beklediğini asla tahmin etmezdim Mingi."
Kolunu kendine çekerek benden kurtuldu ve odaya girdi. Yanına gitmek için peşinden yürüsem de kapıyı çoktan yüzüme kapatmıştı. Parmak izimle kapıyı açmak için elimi kaldırdım ama kilit işaretini görünce vazgeçtim. Belli ki beni yanında istemiyordu.
Ellerimi cebime koyarak tekrar laboratuvara doğru yürüdüm. Geceyi odamda değil de orada geçirmem gerekiyordu. Bu yüzden kimseyi uyandırmadan sessizce girerek ışıkları açtım ve duvar dibindeki koltuklardan birine uzandım.
Ne yapacağımı düşünürken San içeri girmişti. Yavaş adımlarla yanıma gelerek bacaklarımın yanında kalan boşluğa oturdu.
"San, neden her şey böyle oluyor?"
Yüzü yere eğikken dudaklarını bükerek omuzlarını silkti. Bu sorunun hiç birimizde cevabı yoktu.
"Yunho ile bozuştunuz sanırım, burada kaldığına göre..."
"Bugün ben ne yaptım biliyor musun? Yunho'ya silah çektim. Onu öldürmeye çalıştım. Öldürebilirdim de, silah benim elimdeydi ve parmağım tetiğin üstündeydi."
Sesli bir nefes vererek alnını ovuşturdu. Benim onlar için her şeyi yapabileceğimi bilse de eminim ki buna çok şaşırmıştı. Çünkü masum bir insana silah çekip, onu öldürmeyi aklımdan geçirmem normal şartlarda imkansızdı.
"Çok üzülmüştür. Daha sonra konuştunuz mu?"
"Hiç bir şey söylemedi. Çok kırdım onu ve nasıl toparlayacağımı bilmiyorum. Dostum, kardeşim olan birini kurtarmak için her şeyi yaparım ama..."
![](https://img.wattpad.com/cover/302006612-288-k149801.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor's soldier | yungi
Fanfictionhükümet ülkenin en iyi doktorunu araştırma için, en iyi askerini de onu koruması için felaket bölgesine gönderir. [020422] [woosan+seongjoong+jongsang]