iyi okumalar.♡
-
[yunho.]Bu kapının önünde beni bekleyen Mingi'yi artık çok iyi anlamıştım. Tamamen çaresizce ve elim kolum bağlı bir şekilde iyileşmesi için yalvarmaktan başka yapabildiğim hiç bir şey yoktu.
Kaç gün olduğundan emin değildim ama o günden beri bu kapının önünden ayrılamıyordum.
Herkes beklemek istese de Mingi bu durumdan hoşlanmayacağı için nöbetlere bölmüştüm ve sırayla bekliyorduk. Kapının arkasında olmadığını bilsek de kendimizce bir şeylere inanıyorduk işte.
"Ben bu sahneyi daha önce görmüştüm."
Başımı çevirerek yan tarafımda oturan San'a baktım. Nöbet sırası bu gece ikimizdeydi.
"Evet, senin için beklemek çok zordu. Ne durumda olduğundan haberimiz yoktu. Yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorduk. Ama Mingi'yi beklemenin zorluğunu nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum."
Yüzünde darmadağın bir ifade vardı ve konuştukça, her zaman dik duran omuzları daha da düşüyordu.
"Tanıştığımızdan beri ilk kez bu kadar ayrı kaldık. Bir insan kardeşini hiç görmeden yaşayabilir mi? Aç mı açıkta mı, yarası ne durumda? Hiç bir şey bilmiyorum."
"Benim için de çok zor ama aşacağız. Hem Mingi'nin ne kadar inatçı olduğunu bilmiyor musun sen? Bizden asla vazgeçmez."
Konuşurken istemsizce gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Çok geçmeden birkaç damla yanaklarımdan aşağı kaymıştı.
"Onunla doğru düzgün vakit geçirmeden, ona doyamadan ayrılmak zorunda kaldık. Burası Mingi varsa yaşanır, Mingi varsa çekilir. Ona bir şey olursa ne yaparım, bilmiyorum. Çok çaresizim San."
Yüzümü kendime doğru çektiğim dizlerime yaslayıp yaşların akmasına izin vermiştim.
"Yapma böyle, bak az önce kendin söyledin. Mingi bizden vazgeçmez. Senden asla vazgeçmez."
"Umarım... Çünkü Mingi'siz bir hayatı düşünmek bile imkansız artık."
-
[mingi.]İki haftanın sonunda, bu cehennem gibi geçen günlerin sonu gelmişti. Kapatıldığım yerden çıkıp Jongho ile birlikte odama yürürken hiç olmadığım kadar özgür hissediyordum.
"Yunho hyung odada, seni bekliyor."
Başımı sallayarak kapıyı araladım ve içeriye baktım. Yanındakilerle konuşuyordu, biraz dinlediğimde söylediklerinin benimle ilgili olduğunu farketmiştim.
"Nerede bu adam ya? Kaç saat oldu, hâlâ ortada yok!"
Odanın içinde dolaşırken kendi söylediklerine o kadar odaklanmıştı ki, beni görmüyordu bile.
"Salın adamı ya! Hayır, Mingi'ye bayılan siz değilsiniz ki! Bırakın ben bakarım ona!"
Onları izlediğimi farkeden Wooyoung, yanındaki Hongjoong'a beni gösterip ikisi de sırıtmaya başlarken konuştu.
"Mingi diye bayılan sen misin? Anlamadık yani biraz karışık konuştun."
"Ne alaka ya!? Ben öyle bir şey mi dedim?"
Odanın ortasında elleri belinde dikilirken ne kadar sevimli göründüğünü kelimelerle anlatamazdım.
"Siz beni oyalıyorsunuz şu an. Gidip Mingi'yi göreceğim. Özledim ya!"
Omuzlarını kaldırıp kapıya doğru geri geri yürürken ben de ona doğru birkaç adım attım. Tam ortada, sırtı göğsüme çarptığında ikimiz de durmuştuk.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor's soldier | yungi
Fanfictionhükümet ülkenin en iyi doktorunu araştırma için, en iyi askerini de onu koruması için felaket bölgesine gönderir. [020422] [woosan+seongjoong+jongsang]