Biliyordu, ona sarılmasına izin vermesi veya omzunda ağlaması aralarındaki buz dağını eritmemişti. Lisa ise içten içe pişmanlık yaşıyordu kendini tutamadığı için, duygu boşalması yaşamıştı. Ama bir yandanda rahattı, Jungkook bunu başına kakacak ya da fırsata çevirecek biri değildi. Bakarsanız evlilik için doğru kişiydi.
Rezidansın en alt katındaki kapalı otoparka arabayı park ettiklerinde Lisa hiçbir şey söylemeden çantasını, telefonunu ve dosyayı alıp inmişti arabadan. Tam kapıyı kapatacakken Jungkook'un seslenmesi ile hafifçe eğilip eşine baktı. "Sen eve çık Lalisa. Ben Taehyung'la olacağım, geç kalmam ama sen bekleme beni, yat." Sesini çıkarmadı, kapıyı kapatıp asansöre yöneldi.
Jungkook'sa arabayı park yerinden çıkarıp siteden ayrıldı tekrardan. Taehyung'un çağırdığı bara ulaştı. Gürültülü ve kalabalık ortamlardan nefret ederdi.
Arabayı barın önünde durdurup indi. Kapıdaki güvenliğe kimliğini göstermeye ihtiyacı yoktu, zaten buraya sıkça geliyordu bunun yanı sırada hali hazırda tanınıyordu çoğu yerde. İçeri rüzgar hızıyla girmiş, üzerinde hissettiği gözleri aldırmadan arkadaşının tek başına keyif sürdüğü bar sandalyesine yaklaşmış ve onu kolundan yakaladığı gibi peşinden sürüklemeye başlamıştı. Tekrar insanların ilgisi altında mekanı terk etmişti.
Dışarı ile buluştuğunda kurtulduğu alkol kokusundan rahatlamıştı. Taehyung ise kafasına diktiği bira şişesi ile meşguldü.
Jungkook bir kaç derin ve temiz nefesinden sonra hâlâ şişesi ile ilgilenen Taehyung'un ensesine bir tane tokat yapıştırmış ve çocuğun ağzındakinin üçte ikisini püskürtmesine ve üçte birinin boğazına kaçmasına sebep oldu. "Hayvan herif, aklın fikrin içmekte."
Öksürerek boğazını temizlemesi bir kaç dakikasını almış ve rahatlamıştı Tae. "Cinayete teşebbüsten dava açacağım sana."
Umursamadı Kook, hiçbir dava boşanması kadar hapsedemezdi kendini bir yerlere.
Kapının önünde durdurduğu arabasına yerleşti. Taehyung'un arabanın önünden dolaşıp arabaya binmesini beklerken ellerini direksiyona, kafasını da ellerine yaslamıştı.
Arkadaşının arabaya bindiğini anladığında beklemeden yola çıktı, her zamanki gibi sahile gidecekti tabii. Gece geç saatler olduğundan yollar boştu, bu yüzden hedeflediği yere ulaşmaları çok da sürmemişti. O esnada ise yol boyunca ikisinden de ses çıkmamıştı, Tae halinden memnun da olsa Jungkook'taki gerginlik onu da geriyordu.
Arabayı bırakmış ve denize bakan bir banka oturmuşlardı.
Tae aldığı bir yudumu daha yuttuğunda konuştu. "Nasıl oldunuz?"
"Aynı," Jungkook düşündü, aynı sayılmazdı, boşanıyorlardı sonuçta. "Daha doğrusu rezalet. Söylediğin gibi olmuyor, hiçbir şey yoluna girmiyor Tae." Taehyung şişesini ayağının yanına yere bıraktı. "Yine kavga mı ettiniz?" Kafasını salladı Kook, yutkundu. "Benden boşanmak istiyor."
Tae şaşırmadı, beklediği bir şeydi. Hatta şimdiye kadar durması şaşırtmıştı onu. Araları oldukça kötüydü, günden güne de kötüleşiyordu. Kız zaten avukattı, mahkeme işlerine her türlü hakimdi, dava açmak onun için pek de zor değildi, doğruyu söylemek gerekirse de nafakaysa nafaka Jungkook'dan ne isterse alabilecek hale getirebilirdi dava sürecini. "Sen ne yaptın?"
"İstemiyorum dedim, istemiyorum çünkü." Kook arkadaşına dönük bir şekilde oturdu. "Ben Lisa'yı seviyorum, bu farkedilmiyor mu?" Sessiz kaldı oğlan, ne dese zarardı. Şu andan itibaren teselliler de fayda etmeyecekti zaten. "Taehyung ben bu kadar kötü bir adam mıyım?"
"Bunun tek başına seninle bir ilgisi olmadığını konuşmuştuk Jungkook." Taehyung da Jungkook'a döndü sakince. "Ama benden nefret ediyor. Eskiden bana aşık olan kadın şimdi benden tiksiniyor ama."
Taehyung'a kalırsa Lisa da hâlâ seviyordu ama bunu söyleyebilecek güce sahip değildi. Her şey ortadaydı sonuçta. "Tae, Lisa hamileymiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if we leave
FanfictionJungkook ve Lalisa anlaşamayan bir çiftti. Ve Lalisa, Jungkook'tan boşanmak istiyordu.