25

1K 104 39
                                    

Belini tutarak kafeteryaya indi. Bar sandalyesine çıktı dikkatlice.

"Oy oy sen anneni çok mu yoruyorsun?" Mina Lisa'nın karnını parmağıyla hafifçe dürttü bir kaç kez.

Tezgahın üzerindeki salatasını çekti önüne Lisa. Bunu sabah ne kadar gerek olmadığını söylese de Jungkook hazırlamıştı. Kapağını açıp çekmeceden bir çatal çıkardı. "Küçük hanım beni bu aralar yormaya başladı gerçekten." Mina da hazırladığı yeşil çayını alıp bar sandalyesine çıktı. "Yolun yarısına geldin resmen Lisa."

Öyle böyle yarılamıştı gerçekten de. 19. haftadaydı, karnı oldukça büyümüştü. Artık geceleri sırt üstü rahat uyuyamıyordu, sürekli bel ağrısı yaşıyordu ve durmaksızın aşeriyordu. Yanı sıra onun her hareketini hissedebiliyordu artık ve bu çok tatlı bir duyguydu.

Jungkook peşinden hiç ayrılmıyor, işteyken bile sürekli arayarak kontrol ediyordu. Merdivenden düşmesi ve kanamasının olması onu oldukça etki altında bırakmıştı. Sürekli dinlenmesi gerektiğini söyleyip duruyordu, Lis ne kadar bundan sıkılsa da bir yandan da hoşuna gidiyordu.

"Bir bu kadar daha var. Ama zaman hızlı geçiyor."

Onlar kendi aralarında sohbet ederlerken büronun sahibi girmişti kafeteryaya. Bu genç kadının gerilmesine sebep oldu. Bir süredir gözlerinin üzerinde olduğunu hissediyordu zaten. "Avukat Lalisa, isterseniz izne ayrılabilirsiniz - doğum ve doğumdan sonrası için -"

Adam hiç beklemeden konuya dalmıştı. "Ben izine ayrılmak istemiyorum Bay Lee."

"Hamile halinizle nasıl mahkemeye çıkmayı düşünüyorsunuz?"

"Hamile olduğum çalışamayacağım anlamına gelmiyor."

"Üzgünüm ama kayın pederiniz izine ayrılmanızı uygun görmüş, çok çalışmak istiyorsanız eşinizin yanında mutlaka sizin için bir pozisyon bulunur. İyi günler." Beklemeden ayrıldı kafeteryadan. Lalisa için cevaplama fırsatı bırakmamıştı bile, ki cevap verecek durumda değildi. Şoktaydı.

Jungkook'un babası hukuk bürosu ile görüşmüş ve onu dolaylı yoldan işten uzaklaştırmıştı, hem de ona sormadan.

Tezgaha bıraktığı telefonunu çıkardı. İlk işi tabii ki de Jungkook'u aramaktı.

"Nasılsın sevgilim?" Sesi neşeli geliyordu, belki olandan haberi yoktu.

"Jungkook, bunu yapması için baban ile sen konuşmadın öyle değil mi?" Bir anda yükselen siniriyle eşine patlamıştı. "Ne, ne diyorsun?"

"Sana çalışmaya devam etmek istediğimi çok açıkça belirttiğimi düşünüyordum." Kafeteryanın ortasında şu durumdayken tartışmak kulağa hoş gelmiyordu. O yüzden dikkatlice sandalyeden indi ve odasına çıktı, Mina da peşinden bir elinde Lisa'nın salatası, diğer elinde kendi yeşil çayı ile geliyordu. Odasına girdiğinde Mina'nın da girmesine izin verip kapıyı kapattı sertçe ve koltuğuna bıraktı kendini. "Lisa ne olduğunu anlatır mısın?"

"Baban hukuk bürosu ile konuşmuş ve beni kibar bir şekilde kovdular!"

Jungkook tam olarak anlayamamıştı ama Lisa'nın çok sinirli olması iyi değildi. "Tamam, sakin ol. Ben yanına geliyorum tamam mı? Gidip birlikte bir şeyler yiyelim ve sen bana sakince anlat." Lisa telefonu kapattı yüzüne. Sinirden elleri titriyordu. Jungkook ile birlikte olduğu günden beri bu konu fazlaca konuşulmuştu. Kendi ayakları üzerinde durmak istediğini, kendi işine sahip olmak istediğini, Jeon Holding'de çalışmak istemediğini defalarca söylemişti.

Mina ellerini tuttu. "Lalisa sakinleş."

"Nasıl sakin olabilirim, kovuldum! Kocamın babası beni kovdurttu!"

"İzine ayrıldın diyelim." dedi gülümsemeye çalışırken. "Zaten doğum iznine erken ayrılmayı düşündüğünü söylüyordun. Jungkook çok geriliyor, diyordun."

"Bu kadar erken düşünmemiştim."

"Jungkook mu geliyor?" Başını salladı Lisa, arkasına yaslanırken. "Korkuttun çocuğu." Omuz silkti.

Beş on dakika kadar beklemenin ardından Jungkook gelmişti nihayet, başıyla Mina'ya selam verip eşine baktı. Lisa onu görünce hiç konuşmadan çantasını alıp çıktı odadan.

Birlikte bir restorana geldiler. Lisa yine çıt çıkarmadam yemeğine odaklanmıştı. "Ne olduğunu anlatacak mısın?"

Suyundan aldı bir yudum. "Bay Lee gelip, kayın pederimin izine ayrılmam gerektiğini söylediğini söyledi ve çok çalışmak istersem Holding'de benim için uygun bir pozisyon bulunacağını söyledi. Aptal herif!"

"Babam mı demiş gerçekten? Babam kendinden başkasını düşünmez ki." Kollarını göğsünde birleştirdi Lisa. "Önemli olan bu mu sence? Kovdu beni diyorum sana!"

"İyi yapmış, ne diyeyim şimdi sana?" Jungkook omuz silkerken eş zamanlı olarak Lisa da gözlerini devirdi. "Ben sana demişti-" Jungkook arkasına yaslanırken daha cümlesini bitiremeden Lisa böldü onu. "Lütfen sen bana deme."

"Holding'de, yanımda çalışsaydın bırak kovulmayı sana kimse sesini bile yükseltemezdi."

"Jungkook bunu daha önce konuştuk."

"Daha önce konuştuk ve beni dinlemeyip benim dediğime geldin işte. Al kovuldun, ne yapıcaksın şimdi?"

Oflayıp başını geri attı ve yüzünü sıvazladı Lalisa.

"Şirketin avukatlığını sen yapıyorsun zaten. Sırf sen varsın diye şirkette herhangi bir hukuk grubu yok. Holding'de başla işte Lis. Hem hep yanımda olursun, hep gözüm üstünde olur." Lisa sitem etti. "Jungkook çocuk muyum ben tanrı aşkına?"

"Hem çok rahat olursun. Çalışmasan bile şirket senin. Sen Jeon Holding'in hissedarısın ne de olsa."

Derin bir iç çekerken ona baktı Lisa. Karşı gelemezdi, biliyordu. Yeteri kadar bu konuda zıtlaşmışlardı. İşten 'ayrılması' üzerine de Jungkook biraz haklı çıkmış gibiydi.

Ayağa kalkıp elini uzattı. "Gel hadi eve gidelim, sen dinlen biraz."

Sen, diye sordu Lis. "Ben toplantıdan çıkıp geldim zaten, sorun yok." Elini tutup kaldırdı onu. Hesabı ödeyip eve geçtiler.

Lisa yatakodasına çıkıo üzerine rahat kıyafetlerini geçirirken Jungkook onun için meyve tabağı hazırlamıştı. Ancak odaya geldiğinde Öylece yatakta oturan, başını eğmiş, gözlerini kapatmış bir Lisa beklemiyordu. Tabağı komodinin üzerine bırakıp yanına oturdu. Saçlarını yüzünün etrafından çekti. "Neyin var?"

"Hiç, gerildim işte bu gün." Jungkook onu omuzlarından tutup narince döndürdü. Bel ağrıları olduğunu biliyordu ve bunun için masajın iyi geldiğini öğrenmişti. Ellerini beline yerleştirdi, baş parmakları ile oval hareketler yaparak onu rahatlatmaya çalıştı.

"Sana da bağırıp çağırdım boş yere."

Bu benim yaptıklarımın yanında hiçbir şey diye geçirdi içinden Kook ama bunu bu şekilde söylemedi tabii ki. "Olur öyle."

"Kusura bakma."

"Önemli değil."

Lisa ona döndü. Sarıldı. "Bu Jungkook'u özlemiştim."

Jungkook sırtını sıvazlamaya devam ediyordu. "Ben de seni özledim."

Bir süre öyle durduktan sonra birden ayrıldı Lisa. Jungkook'un elini alıp karnına bastırdı. "Tekmeliyor!" Şaşkınlığı her mimiğinden anlaşılıyordu Jungkook'un. Elini çekmedi, kulağını da Lisa'nın karnına yerleştirdi ve gözlerini kapatıp dinledi.

O sırada Lisa'nın elini saçlarında hissetmişti.

İkna olmuştu Jungkook.

Daha önce huzur ne diye sorsalardı, sessizlik olduğunu söylerdi. Ama huzur tam şu an kulağının altındaki kıpranmadan duyduğu sesti.

if we leaveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin