23

1.1K 104 30
                                    

Jungkook öğleden sonra da işe gitmemişti ve bu Lisa için hala çok anormal geliyordu.

Birlikte karşılarına çıkan random bir filmi açmışlar ve filme dalmışlardı, ikisi de yeni mezunken en sevdikleri şey film izlemekti. Ancak Yuri'nin araması ve babasının o gün şirkete gitmediğinden haberinin olduğunu söylemesiyle Jungkook çalışması gerektiğini farketti bir anda.

Lisa bunu çok da sorun etmedi, şu anki hali için şükür ediyordu fazlasıyla.

Atıştırmalıklarını kucağına çekip telefonuyla vakit öldürdü bir kaç saat, hava çoktan kararmıştı. Hala her yer hamileliğini konuşuyordu. Neyseki boşanma olayı duyulmadan bu karardan vazgeçmişlerdi.

Kapının çalınmasıyla ayaklandı Lis. Kapıyı açtığında Jennie selam dahi vermeden içeri girdi. "Nerede Jungkook?" Jungkook elindeki bir kaç kağıdı incelerken merdivenlerden aşağı iniyordu. "Buradayım."

"Taehyung'un nerede olduğunu bildiğini biliyorum!"

Gözlerini devirdi Lis kapıyı kapatırken. Her zamanki gibi Tae ortada yoktu ve Jen çıldırmıştı.

Gözlerini evraklarından ayırdığında son basamaktan inmişti Kook. Sakinliğini korudu Jen'in aksine. "Taehyung'un nerede olduğunu bilmiyorum."

"Jungkook bana yalan söyleme!"

"Sana neden yalan söyleyeyim be?"

Parmağını kaldırdı ve ona doğru tehditkarca salladı Jennie. "Ya söylersin, ya da söylersin anlıyor musun? Seninle bir daha asla konuşmam Jungkook." Jungkook omuzlarını kaldırdı. "Taehyung'a GPS takmadım Jennie, nerede olduğunu bilmiyorum." Jennie de ona cevap olarak omuzlarını kaldırdı. "O zaman onu arar mısın, mesaj mı atarsın bilmem ama, ona 'Jennie komaya girene, adını unutana kadar içmeni ve eve gelmemeni söyledi.' de!"

Lalisa onu kolundan tutup koltuğa çekti ve oturtturdu. "Sakinleş biraz Jen. Belki de bir işi vardı, gelecektir." Lisa, Jennie'nin dikkatini kendine çektiğinde Jungkook kaşla göz arasında hızlıca bir mesaj gönderdi Taehyung'a.

"Nasıl sakinleşebilirim ya, Taehyung bir alkolik! İş yerindeki çekmecesinde şişelerce viski bulundurduğunu bilmediğimi sanıyor. Alkol için uykusundan uyanacak neredeyse geceleri."

Kendini kötü hissetti Lalisa, Jennie'yi böyle yalnız Taehyung'u ararken görünce. Ne hissettiğini iyi biliyordu, sinirliydi - sinirli gözükmeye çalışıyor, kuyruğu dik tutuyordu - ama sinirden çok üzgündü.

"Mal herif ya!" Jungkook telefonunu kilitleyip orta sehpaya fırlatırcasına bıraktı ve koltuğa oturdu. "Ulaşamadın değil mi?"

Kook kafa salladı sadece.

"Ne garip, ben de!"

"Onu arayıp ulaşamadığın sürece istersen sokak sokak gez, bulamazsın. Beklemekten başka bir seçenek yok Jen, için içini yese de beklemek zorundasın." dedi Lalisa, Jennie'nin omzunu sıvazlarken. "Bunun için kaç kez kavga ettik. Asla umursamıyor! Kendimi onun için boşuna yoruyorum. Nerede, ne yaptığını, ne halde olduğunu bilmediğim bir adamı beklerken kendimi bitiriyorum."

"Jennie, o seni seviyor."

"Alkolü daha çok seviyor. Ve alkol insanın aklını başından alan, ona belki de hayatı boyunca yapmayacağı şeyleri yaptıran bir madde. Sevmesi neyi değiştirir? Şimdiye kadar aldatmadığını nereden bilebilirim?" Mantıken haklı geliyordu, ama insan ona hak vermek istemiyordu.

Tekrar çaldı kapı.

Tam Lisa ayaklanacakken Jungkook kalktı çoktan. Kapıyı açtığında karşısında duvara yaslanmı, gözleri yarı açık, kıyafetleri dağılmış ve tabii ki kör kütük sarhoş bir Taehyung karşıladı onu. Hırıltılı, zar zor çıkan sesiyle konuşmaya çalıştı. "Jennie evde yok. Jennie nerde?"

Jungkook, Jennie'nin onu görmesini istemedi aslında. Onu merdiven boşluğuna itecek, kendisi de daireden çıkacak ve merdiven boşluğunda nerede olduğunu soracaktı ancak arkasını kontrol etmek için döndüğünde Jennie'nin çoktan orada olduğunu farketti. "Jennie?" Tae duvarı bırakıp kendini yürümek için attığında resmen düşüyordu ki Jungkook tuttu onu. Jen ise başta kıpırdamadı, sonrasında dolmuş gözlerini umursamadan evden çıkıp hazır katta olan asansöre bindi. Lis arkasından gelmeye çalışsa da ona yetişememişti.

"Her şeyi mahvettim, yine." Sarhoş da olsa her şeyin farkındaydı. Pişmanlığı sesinden belliydi, çünkü alkolik olmak o da istemiyordu. Bu yakasını bırakmayan bir bağımlılıktı onun için, ne kadar koşarsa koşsun ne kadar kaçarsa kaçsın kendini hep şarap kadehleriyle bir buluyordu.

Hepsi Lisa'ya tanıdık geliyordu ve hatırladıkça oturduğu koltukta daha da derinlere dalıyordu.

İstemediği şeyler yapan bir adam ve onunla bu özellikleri yüzünden sürekli kavga eden bir kadın...

Çok da uzak olmayan bir zamanda kendisi bu döngünün içinde kaybolmuştu.

Jungkook'la tartışıyordu, Jungkook evden gidiyordu, Lisa Jungkook'a ulaşamıyordu, Jungkook geri dönüyordu ve yine tartışıyorlardı.

Bu zincirin kırılma noktası ya boşanma kararı ya da hamilelik haberiydi ama hangisi olduğunu asla bilmiyordu.

O sırada Jungkook Taehyung'u salona getirmiş ve koltuğa oturtmuştu, ki beklendiği gibi Tae güzel kafasının etkisiyle oturduğu yere yayılmıştı, büyük itimalle de birazdan sızardı.

Tae normalda asla bu kadar içmezdi. Alkole dayanıklı bir vücudu vardı bununla birlikte aynı zamanda da kendisi sınırları bilen biriydi.

"Lisa?"

Hafızasının derinliklerinden çekilip çıkarıldı sanki anında. "Hm, efendim?"

"Sana seslenmiştim." Jungkook, onun o sessiz ve tek noktaya odaklanmış halini görünce endişelenmişti. "Duymadım pardon." Lisa ayağa kalktığında neden kalktığını ve ne yapacağını bile bilmiyordu, ayaktaydı sadece. "İyi misin?" Kontrol edercesine soruyordu Jungkook.

"İyiyim iyiyim, dalmışım sadece. Sen ne demiştin?"

"Şey ya, önemli bir şey değil." Dedi Kook, ne kadar iyi olduğuna ikna olmasa da üzerine gitmedi. "Tae uyur şimdi, üzerine ne versek?"

"Dur getireyim." O ilerlerken odaya doğru Jungkook arkasından baktı uzunca. Ne düşündüğünü, neden o kadar daldığını biliyordu.

Tekrar kendinden nefret etti.

Tüm yaralar iyileşse de izleri kalıyordu.

if we leaveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin