☆35

825 85 59
                                    

Jungkook Jung-hee'nin tabağına pişirdiği omletleri koyarken tehditkar bir ses tonuyla konuştu. "Bunların hepsi bitecek, küçük hanım." Tavayı mutfak tezgahına bıraktıktan sonra Jung-hee'nin tabağına bir dilim peynir, domates, salatalık ve biraz yeşil zeytin de ekledi. Kızının iyi beslenmesi en çok dikkat ettiği şeylerdendi. "Bu gün yumurta yemek istemiyorum." Her sabahki şikayetlerini yinelerken Jungkook umursamadı onu. "Her kahvaltıda yumurta yiyeceksin."

"Midemi bulandırıyor." Junh-hee'nin klasik yalanıydı bu, alışmışlardı artık. "Hayır efendim, bulandırmıyor."

Lisa da kucak dolusu evraklarını inceleyerek aşağıya, eşinin hazırladığı kahvaltı masasına iniyor aynı zamanda gereği kalmayan kağıtları da diğerlerinden ayırıyordu.

Bir kaç buruşturduğu kağıdı bir eline sıkıştırırken mavi kapaklı bir dosyaya gelmişti sıra.

Dışından ne olduğunu anımsayamayınca kapağını açtı: Boşanma davasıydı.

Üstünden yıllar geçmişti, duruyor olmasına şaşırdı. Jungkook'un imzalaması adına ısrar ettiği bu kağıt parçasının şimdi hiçbir değeri yoktu, birliktelerdi ve mutlulardı. Bunu görmek onu garip hissettirmişti.

Mutfağa girdiğinde elindeki bir kaç kağıdıöpe yolladı ve dosyayı Jungkook'a uzattı. "Bak ne buldum?"

"Ne buldun?" İkisi de masada yerlerini almışlardı, Jungkook dosyayı açtı inceledi. "Nereden çıktı şimdi bu?" Yıllar önce de bu soruyu sormuştu.

Her şeyin geride kalması garipti, o zamanlar asla geçmeyecekmiş gibi hissederlerdi. Jungkook'un eve gelmeyişlerini hatırladı Lisa, ne kadar yalnız hissederdi o zaman kendini. Gece uyumazdı inatla onu beklerdi.

Kavgaları aklına geldi Jungkook'un, en ufak şeyler için bile tartışırlardı, şimdi hepsi ne kadar saçmaydı.

"İmzalamamışsın." Kahvesini yudumladı Lis. "Ölsem imzalamam." Dosyayı olduğu gibi kıvırıp çöp kutusuna attı Kook. "Bitti gitti." Altı yıl öncesine ait bu dosya şimdi çöpü boylamıştı. Altı yılda ne kadar yol katettiklerini farkettirdi onlara.

"Anne geçen gün yaptığın kurabiyeleri de çantama koyar mısın?" Kendisi farkında olmadan yaptığı bu şirinliğe karşı gülmüştü Lisa. "Baban yedi onları anneciğim."

"Ya baba! Ben onları Hyunjin'e götürecektim." Oflayıp kollarını önünde birleştirdiğinde Jungkook kaşlarını çatıp Jung-hee'ye baktı. "Hyunjin kim?"

"Jung-hee'nin sevgilisi." İçtiği su eşinin söylediğiyle boğazında kalmıştı. Bir kaç kez kuvvetlice öksürdükten sonra tekrar bir kaç yudum su içti. "Bundan neden şimdi haberim oluyor?"

"Aman Jungkook, çocuklar işte." Lisa'nın umursamazlığı da Jungkook'un gıcığına gitmişti. "İşte Lisa, çocuklar onlar." Jung-hee'ye döndü. "Pardon, senin yaşın kaç başın kaç?"

"Aşkın yaşı olmaz!" Alaycı bir tavırla güldü aldığı cevaba. "Vay, yeni kelimemizin kilidi açılmış."

"Biz birbirimizi seviyoruz."

"Bak bak, laflara bak. Büyümüş de küçülmüş. Gitmiş sümüklünün tekine de aşık olmuş."

"Sümüklü değil o!"

Başını sallayıp önüne döndü Jungkook. "Yok aşk falan, sen okulunu okuyacaksın." Lisa onların zıtlaşmasını izlemeyi bırakıp araya girdi. "Herkesin ilkokul aşkı olur Jungkook, normal şeyler bunlar." Şüphe ve hayretle bakan gözlerini ona dikti. "Senin vardı yani?" Lisa ise bu soruyu umursamayıp cevabını alayla vermişti. "Sanki senin yoktu." Oysa aldığı yanıt asla sorduğu gibi değil tam tersine çok ciddiydi. "Yoktu."

if we leaveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin