28

970 97 72
                                    

Eve gelmişti Lalisa. Jungkook onu erken göndermişti hazırlanması için. O da biraz sonra oradan işlerini bitirip çıkacaktı.

Artık karnı büyüdüğü için elbiseleri olmuyordu ona. Bir kaç çok sevdiği elbisesini çıkardı. Giymeyi denedi fakat ya içine dahi giremiyordu ya da fermuarları kapanmıyordu.

Denediği altıncı elbiseyi de çıkarırken moralinin alt üst olduğunu hissetmişti. Gözlerine dolan yaşlarla yeri tekmelediğinde aşağıdan kapının sesini duymuştu, Jungkook gelmişti.

Dağılan yatak odasında, yatağın üzerinde elbiseleri kaydırıp kendine de yer açtı. Oflayarak oturdu.

"Hayatım, ben geldim." Jungkook yatak odasına girerken böyle bir manzarayla karşılaşmayı beklemiyordu. Eşi darma dağın odanın ortasında oturmuş neredeyse ağlayacaktı. Onu o halde görünce korktu. Gidip yanında kendisi için de yer açtı. "İyi misin?"

Lisa onun bunu sormasını bekliyormuş gibiydi. "Jungkook ben çok kilo aldım." Jungkook neye uğradığını kestiremeden Lisa devam etti. "Artık eskisi kadar güzel değilim. Eminim ki beni görünce keşke boşansaydık diyorsundur!" Gözleri şokla açılırken idrak etmeye çalıştı. "Hayır, hayır demiyorum."

"Hiçbir kıyafetim olmuyor artık. Ellerim ayaklarım kocaman oldu."

"Meleğim sen çok güzeldin, şimdi daha da güzelsin. Her geçen gün güzelliğine güzellik katıyorsun. İyi ki seninle evlenmişim diyorum seni gördüğümde." Başını iki yana salladı Lis. "Yalan söylüyorsun, ben bile aynaya bakmak istemiyorum artık."

"Hayır, yalan söylemiyorum. Senin taktığın şey kiloysa, sen değil bebek kilo alıyor. Doğumdan sonra geçecek." Etrafına göz attı Jungkook. "Anlaşılan giyecek bir şey bulamadın." Mırıldandı ayağa kalkarken. Dolabın önüne geçti ve kıyafetleri karıştırmaya başladı. Eline bir askıyı alıp dolaptan çıkardı. "Bu nasıl?" Elinde göğüs altında oturtmalı, diz üstü, eteği hafif kabarık, pembe bir elbise vardı. "Hadi sen bunu dene gel, ben de buraları toplayayım." Lis ayağa kalkıp Jungkook'tan askıyı aldı ve ebeveyn banyosuna girdi. Kook da etrafa saçılmış elbiseleri tek tek toplayıp dolaba asıyordu.

Lisa'nın topuklu ayakabbı giyemeyeceğini hatırladı. Ayakkabı dolabına gitti, kıyafetine uygun bir sandalet bulmasına şükretti çünkü eğer bulamasaydı Lisa muhtemelen tekrar ağlamaya başlayacaktı.

Odaya girdiğinde bir köşeye elindeki ayakkabıları bırakıp ayna karşısında bir o tarafa bir bu tarafa dönüp kendine bakan Lisa'nın yanına gitti. "Çok güzel olmuşsun!"

"Oldu değil mi?"

"Oldu oldu, mis gibi hem de."

"Yalan söylemiyorsun değil mi?"

"Ben sana kaç kere yalan söyledim Lisa."

Jungkook da gidip kendiai için takımlarından siyah olanını seçti. O giyinirken Lisa da saçlarını taradı, maşayla bukleler oluşturdu. "Lisa şu saati takabilir misin?" Sağ bileğini ve saati uzattı Lisa'ya. Evlendikleri günden beri ne zaman özel bir yere ya da bir davete gidecek olsalar Jungkook kol saati takar daha doğrusu takamaz Lisa'ya taktırırdı. Düğünlerinde dahi öyle olmuştu. Kook elinde saatiyle gelmişti Lisa'yı gelin odasından almaya.

Jungkook gidip ayakkabıları aldı ve Lisa'nın önünde diz çöktü. Karnından dolayı ayakkabılarını giymekte zorlanıyordu. Jungkook ona ayakkabıları giydirirken Lisa kıkırdadı. "Şu an Sindirella ve prensi gibi gözüküyoruz." Jungkook da aynı şekilde gülümsedi. "Asıl Sindirella ve prens biziz zaten, onlar kopya." Ayağa kalktığında Lisa'yı da elinden tutup ayağa kaldırdı ve onu etrafında bir kez döndürdü. "Harika görünüyorsunuz Bayan Sindirella Jeon." Az önce yatağın üstünde çocuk gibi ağlayan Lis şimdi ise kahkaha atıyordu. "Çok teşekkür ederim prensim, çok naziksiniz." Çok geç olmadan evden çıktılar.

Arabayla salonun önüne geldiklerinde kapı gazeteci kaynıyordu adeta. Güvenlikler onlar için yol açtıklarında arabadan inebilmişlerdi ancak. Jungkook Lisa'nın koluna girmesi iöin dirseğini uzattığında geri çevirmedi Lis onu. Kameralara güzel pozlar verip içeri geçtiler çünkü onlar Jeon'lardı, Güney Kore'nin en zengin ailesi.

İçeri girip Jungkook'un anne babası ve ablasının oturduğu masaya yerleştiler hızlıca. Masa da Min-ji Lisa'nın yanında otururken Yuri basın toplantısı için ordan oraya koşturup sahneyi hazırlatıyordu.

Bir kaç dakikanın sonunda Yuri gelip Jungkook'u çağırdı ve Jungkook sahneye çıktı. Büyük alkışın sonunda herkes pür dikkat ona odaklanmıştı.

Jungkook boğazını temizlemek adına öksürdükten sonra söze başladı. "Öncelikle Jeon Holding'in birbirinden mükemmel çalışanları ve diğer tüm misafirlerimiz, hepiniz hoş geldiniz. Dedemin babasından miras kalan bu markanın benim için ne kadar değerli olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuzdur ve bu markanın 115. yılında sizlerle birlikte burada olmaktan gurur duyuyorum. Bu gün kazandığımız - çoğul konuşuyorum çünkü bu sadece bir kişinin değil tamı tamına 87 kişinin bir olup çalışması ve emekleriyle olan bir şey - ihalenin önemini şu an anlayamasanızda belki, önümüzdeki aylarda şirketimize nasıl bir hız kazandırdığını hepimiz göreceğiz. Bunun için ilk olarak çalışkanlığı, azmi, hırsı ve disiplini bir vücutta toplamış olan 87 arkadaşıma; ardından markamız bu şekilde yükselirkenki zor dönemlerinde kahrımı çekmiş güzeller güzeli eşim ve biricik kızımın annesine teşekkür etmek istiyorum!" Büyük bir alkış koparken Lisa yanaklarının birer ateş topuna dönüştüğünü hissetmişti.

Bu alkışın birden susmasını sağlayan bir gazetecinin sesi yükselmişti arkalardan. "Duyduğumuza göre boşanıyormuşsunuz Bay Jeon, bununla da ilgili bir açıklama yapar mısınız?" Tüm salon sessizliğe büründü, Lalisa dehşete düşmüştü duyduğu şeyle. Herkesten saklamışlardı, sadece dava süresinde görevli olan bir kaç kişinin haberi vardı bundan. Lisa onların söylemeyeceğinden emindi, kendinden çok onlara güveniyordu.

"Böyle bir şey yok. Nereden duyduysanız, yanlış duymuşsunuz." Jungkook yüzündeki gülümsemesini kaybetmemeye çalışarak kurduğu cümlelerindeki siniri tüm salon hissetmişti. Sahneden hışımla inip Yuri'ye bir şeyler fısıldamış ve masaya geri dönmüştü. O andan itibaren de aydınlık ışıklar kapatılmış ve müzik başlamıştı. "Jungkook yemin ederim, hiç kimseye hiçbir şey söylemedim. Sadece bürodan bir kaç kişi biliyordu o kadar, onların da davanın açılmasında yardım ettikleri için haberleri vardı. Yemin ederim ki kimseye bunun hakkında bir şey söylemedim." Elleri de sesi gibi titriyor, süzülen göz yaşları rimelinin akmasına sebep olarak yanaklarında iz bırakıyordu. Jungkook, ellerini yüzüne yerleştirerek ıslak yanaklarını sildi. "Şşt, tamam yok bir şey. Sakın ağlama, burada bir sürü kamera var." Yeo-been'in çantasından çıkarıp uzattığı ıslak mendili aldı Jungkook. Yanaklarındaki makyaj izlerini sildi bir çırpıda dikkat çekmeden. "Sen sakin ol, sorun yok. Büyük ihtimal yarın internette yayınlanmış olacak ama Yuri bununla iligilenecek." Ellerini tuttu sıkıca. Lisa hala nefes almakta zorlanıyor gibiydi. "Korkulacak bir şey yok. Derin derin nefesler al."

"Tebrik etmek isterim iş ortağım." Jungkook omzuna değen el dikkatini ona vermişti. "Min Yoongi!" Adamın Lalisa'nın ağladığını farketmemesi için hızla kalkmış, onun gibi elini omzuna koyup oradan uzaklaştırmıştı.

Jungkook'un gitmesiyle gözden kaybolması bir oldu. Eve dönme vaktine kadar da geri gelmemişti. Onu kutlamak isteyen çok fazla insan vardı ve onlarla ilgileniyordu. Bununla yanı sıra Lisa ile konuşmak isteyen de çok olmuştu. Lisa bir kaç kelime zar zor söyledikten sonra devamını Min-ji getiriyor onu destekliyordu. Boşanma konusu için gelenleri ise direkt Lisa ile iletişimlerini kesip masadan gönderiyordu.

Herkesle vedalaştılar, evlerine gitmek için herkesin gitmesini beklediler. Lisa artık gülümseyemiyordu bile. Ağzını bıçak açmıyordu. Sadece Jungkook'un yanında duruyor, elini tutan kişilerle tokalaşıyordu. Tüm salonun boşalmasıyla onlar da en sonunda terk etmişlerdi ortamı.

if we leaveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin