11

1.8K 127 10
                                    

Duruşmadan sonra çok durmadan eve dönmüşlerdi. İkisinin de çıtları çıkmıyordu. Aynı koltukta birbirine yabancı iki insan gibi susuyorlardı sadece. Söyleyecek bir şey yoktu zaten, olan ortadaydı. Darmadağınlardı. Enkazlardan farksızlardı. Kendileri yapıyorlardı bunu kendilerine. Kendileri bu hale getiriyorlardı kendilerini. Ancak şu saatten sonra toplanacak bir durumları olmadığı için birbirlerini daha da yormadan yollarını ayırmak mantıklı geliyordu.

Oraya gittiği için, o odaya girdiği için, kendine hakim olamayıp tüm sinirini ondan çıkardığı için pişmanlığı öyle derin hissediyordu ki Jungkook, ağlamak istiyordu adeta.

Çırpındıkça daha çok batıyordu sanki.  Bir şeyleri düzeltmeye çalışıyordu ama her şey daha da kötüye gidiyordu.

Lisa ise tamamen kararlaştırmıştı. Boşanacaktı, emindi. Daha önce giç annesi ve babası boşanmış çocuk yok muydu sanki, normal bir şeydi sonuçta. Belki zorluk çekerdi ama alışırdı. Daha fazla evli kalmak istemediğine emindi.

"Senden bir çocuğum olmasına hiçbir zaman utanmadım veya senin yüzünden ona karşı kötü düşüncelerde bulunmadım ama keşke olmasaydı. Bunu bana dedirttiğine inanmıyorum." Dirseklerini çoktan dizlerine yaslamış olan ellerine gömdü yüzünü Lisa, çocuğundan değil ama durumundan utanıyordu.

"Lalisa öyle bir imada bulunmak istememiştim, bir anlık sinirle-"

Umursamadı söylediklerini ve lafını bölmekten de gocunmadı. "Zaten insanlar bir anlık sinirle akıllarındaki tüm doğruları boşaltırlar."

Kafasını kaldırdı sakince. "Bir şey diyemem, senin gözünden bakınca öyle gözüktüğümün farkındayım."

Bir şey demedi Jungkook. Reddetmek istedi söylediklerini ama yapamadı. 'Hayır, öyle değil.' diyebilmek için bir kaynağa sahip değildi.

"Yapabileceğim bir şey yok gözündeki Lalisa'yı değiştiremem."

Durdu, düşündü, nefes verdi Lalisa. "Eğer karnımda onu taşımıyor olsaydım her şey daha kolay olurdu benim için. Boşanıp boşanmamak konusunda en ufak bir kararsızlık yaşamazdım."

Olabildiğince dürüst olmaya çalışıyordu ama yanlış anlaşılmaktan korkuyor ve kendini iyi ifade edemiyordu. "Onu istemiyor değilim yanlış anlama istiyorum."

Bu süre boyunca sesini çıkartmadan dinlemişti onu Jungkook. "Rahat olabilirsin, ne hissettiğinin farkındayım. Yanlış anlaşılmıyorsun, istediğin gibi konuşabilirsin."

Bakışlarını parnamlarına ve daha sonra bir anlığına karnına indirdi ancak bu uzun sürmedi ve tekrar parmaklarına çıkarttı gözlerini. Yutkundu, konuşmakta zorlanıyordu. "Keşke o gün eve o halde gelmeseydin, keşke ben de o gün hiç içmeseydim."

Her odaklandığında olduğu gibi kaşlsrını çattı Jungkook, gözöerini dikti bir noktaya. Neyden bahsettiğini anlamıştı ama ne olduğuna dair hiçbir şey bilmediğini farketti. "Ben hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Normal, kör kütük sarhoştun çünkü. Evet, ben de içmiştim evde yalnızken ama olanları hatırlayacak kadar en azından kafam yerindeydi."

Sessizleştiler tekrardan. Jungkook yüzünü buruşturdu, hiçbir şekilde hatırlamıyordu. İfadesini değiştirmeden ona baktı. "Çok saçmaladım mı?"

Gözlerini devirip ona baktı Lisa ve kendini tutamayıp güldü. "Hamileyim Kook."

Buna Jungkook da kendini tutamayıp gülmüştü.

Uzun bir aradan sonra ilk defa gülüyorlardı ikisi.

Onunla gülmek, diye aklından geçirdi Liz. Boşandığı zaman bir daha asla bu duyguyu tadamayacaktı. Güldüğünde ortaya çıkan tavşan dişlerini, kısılan gözlerini, hatta gözlerini kıstığında oluşan kazayaklarını bir daha göremeyecekti belki de.

if we leaveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin