Hastaneden çıkmış eve dönmüşlerdi. Yalnız da değillerdi Jungkook'un ailesi ile birlikte Jennie ve Taehyung da onlarlaydı. Lisa uzanıyordu tabii ki, Jungkook onun bir an olsun hareket etmesine dahi izin vermiyordu. Sürekli iyi olup olmadığını, canının bir şey isteyip istemediğini, bir yerlerinin acıyıp acımadığını, daha fazla yastık isteyip istemediğini soruyor, farkında olmadan da onu biraz darlıyordu.
"Jungkook biraz kızı rahat mı bıraksan?" Jennie olaya el atmadan duramamıştı. Jungkook'un sürekli hareket halinde olup bir şeyler sorması herkesi sıkmıştı. "Kötü bir şey yapmıyorum."
"Kötü bir şey yaptığını söylemedi, ama kanka sen de cidden ben nefes alamamaya başladım yani." Taehyung Lisa'nın sözcüsüymüş gibi isyan ediyordu.
"Ben iyiyim Jungkook, gerçekten." Duruma el atmalıymış gibi hissetti genç kadın.
Onun bu üzerinde titreyen hallerini özlediğini farketti. Bir anlığına karşısında eşinin eski hallerini gördü sanki. Bazen aklı almıyordu olanlara. Böyle olacaktı madem keşke evlenmeseydik, diyordu.
"Lisa iyi işte oğlum, sakin ol sen de." Babası gözlerini okuduğu gazeteden kaldırmadan konuşmuş ve koca gazetede sayfa değiştirmişti soğuk kanlılıkla. Anlaşıldığı üzere Jungkook asla babasına çekmemişti.
Sinirle gözlerini kapattı. "Bir kaç saat önce," gözlerini açıp babasına dikti. "her şeyimi kaybetmemin eşiğinden döndüm. Gelmiş 'iyi işte' diyorsunuz! Ya siz şaka mısınız?" Beklenilmedik bir anda patlamıştı. "Kook, sinirleneceğin bir durum yok sakin ol." Lisa alışıktı Jungkook'un sinirli hallerine. Çok kez kavga etmişler, çok kez bu bağırışlarını kendine savururken görmüştü onu.
"Her şeyini kaybetmenin eşiğinden döndüğünün yeni mi farkına vardın?" Jungkook abisiyle birbirlerine çok benziyorlardı. Bu çıkışı da hiç beklenmemişti abisinden.
"Ne demeye çalışıyorsun?" Kaşları sinirle birbirine yaklaşırken bu sefer gözlerinin hedefi abisi olmuştu.
"Evli kaldığın süre boyunca yeni mi farkettin bir şeyleri kaybediyor olduğunu?" Yeo-been araya girdi, ortamda Lisa varken bu denli bir tartışmanın hiç başlamaması gerekiyordu. Ne de olsa şu an her şey tehlikeydi Lisa ve bebek için. "Junghyun, kapat konuyu."
"Hayır abla, birinin bu ufaklığa bazı şeyleri farkettirmesi gerek. Ona kaç kere söyledik biraz eviyle, eşiyle ilgilenmesi gerektiğini. Bana her defasında şirkette daha iyi bir konumda olmayı istediğim için bu şekilde konuştuğumu ima ederdi."
Jungkook dişlerini sıkıyordu. "Junghyun abi, düzgün konuş."
"O yere göğe sığdıramadığın boktan şirket seni tatmin etti mi yoksa bir bu kadarı daha mı lazım gözündeki hırsın körelmesi için?"
"Abi-"
"Jungkook siz boşanıyorsunuz. Karın ve daha doğmamış olan çocuğun ölümden döndü. Gözlerini aç ve kendi seçtiğin hayatı ne hale getirdiğini gör artık."
"Sana mı düştü benim hayatıma laf etmek?" Kollarını dizlerine yaslayıp öne eğildi. "Nesin sen? Evli, çocuk sahibi, monoton bir işi, aydan aya tıkır tıkır maaşı yatan, emekli olacağı günü hesaplayan aile babası falan mı?" Dikleşti ve oturur hale geldi Lisa, bu diyaloğun sonu hiç iyi yerlere gitmiyor ve kendisini korkutuyordu. "En azından ben bir şeyler için çalıştım, emek harcadım! Senin gibi kazandığım üç kuruşu gidip kumarda harcamadım veya alkol komasına girene kadar Busan'daki tüm barlarda dolaşmadım."
"Jungkook ne dediğinin farkında mısın?" Lisa ne kadar çabalasa da asla sakinleştiremeyeceğinin farkına vardı. Ki bunun farkına vardığı kaşla göz arasındaki an Junghyun abi kalkmış ve Jungkook'un yakalarından tutup onu da hızla kaldırmıştı. "Junghyun!"
"Sen çalıştın ben harcadım değil mi? Sen yine örnek evlatlık görevini yerine getirdin ben de evin şımarık çocuğuydum öyle mi?" Her cümlesinde onu rüzgarda kalmış yaprak gibi sarsıyordu. Taehyung ve Yeo-been onların arasına girmeye çalışıyor, Jennie de ayaklanmış olan Lisa'yı sakinleştirip oturtmaya çalışıyordu.
"Tüm zorluklara sen katlandın, ailenin onurunu-gururunu sen omuzlarında taşıdın, en çok sen yıprandın değil mi?"
"Junghyun, oğlum durun artık!" Eunha anne neredeyse ağlayacak raddeye gelmişti. En çok korktuğu şey buydu, çocuklarının karşı karşıya gelmesi.
Taehyung'un tüm gücünü kullanarak itmesiyle ayrıldılar.
"Senin ne hayrın dokundu ki burada afra tafra yapıyorsun abi? Evet, ailenin gururu bendim. Evet, t0m zorluklara ben katlandım! Sen ne yaptın?"
"Ne mi yaptım? Sen yatağında mışıl mışıl uyurken evin bodrum katında dövülen bendim ya da afiyetle yemeğini yediğin akşamlardan birinde sokakta yattım. Babamın asla kabullenemediği çocuğu olmakla uğraşıyordum senin Kore'de pankartlarda boy boy fotoğrafların ve katıldığın sosyal etkinliklerin asılırken."
"Junghyun, çık git buradan."
Jungkook'un babası onların kavgası boyunca ilk defa konuşmuş ve tüm evi sessizliğe boğmuştu. Bir kaç dakikalığına tek duyulan şey Eunha annenin hıçkırıklarıydı.
"Ne oldu baba, yaptıklarını duymak zoruna mı gitti?" Junghyun'un gözlerinin dolduğunu farketti Yeo-been, kolunu sıktı hafifçe. Jungkook abisiyle babası arasında olanları ya bilmez ya da bilmemezlikten gelirdi. Ancak Yeo-been öyle değildi, her şeye şahit olmuştu. Bir küçük kardeşinin neler yaşadığını en iyi o bilirdi.
"Git burdan!" Babasının kükremesine karşı hiçbir tepki göstermedi abisi. Sehpanın üzerinden telefonunu alıp hızla çıktı evden. Yeo-been, Eunha annenin yanına geçerken Jungkook da durmayıp üst kata - yatak odasına - çıkıp kapıyı çarptı.
Jennie Lalisa'yı omuzlarından bastırıp koltuğa oturttu. Lisa az önce neler yaşandığını sorguluyordu hâlâ. Taehyung da tam Kook'un peşinden gidecekken eşi durdurdu onu. "Yalnız kalsın biraz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if we leave
FanfictionJungkook ve Lalisa anlaşamayan bir çiftti. Ve Lalisa, Jungkook'tan boşanmak istiyordu.