Asu gözleri kapanırken önündeki cezveden yükselen sesler sebebiyle hızla tekrar doğruldu. "Ay taşıyor!" diye bağıra bağıra cezveyi ocaktan çekti. Sabah da bir anda oturduğu mutfak masasından kalkarak Asu'nun yanına damladı. Asu kahveyi fincanlara paylaştırdı.
"Bu partiyi de götür, son bir tane daha yapacağız değil mi?" diye sordu.
Sabah bıkkınca başını salladı. "Üç kişi kalıyor bununla beraber. Yeter bitsin artık bayılacağım." Tepsiyi eline alıp giderken Asu gözlerini devirerek baktı onun arkasından. "Bütün kahveleri ben yaptım kızım. Yirmi kişiye kahve yaptım ağlayan sensin, anlamadım gitti!"
Asu acayip yorgundu. Son günlerde artık pili tamamen bitmişti. Bir ay daha böyle yaşamasına imkân yoktu.
En son Alp'ten dans kursu mevzuunu öğrenince Taksim civarındaki kursun yerini bulmuştu. Şansına kursun olduğu binanın karşısında bir kafe vardı. Her gün sabahın köründe o kafeye gitmiş ve işlerini yaparken paso kursun girişini gözlemişti. Ve en nihayetinde beklediği sonuçlara çarşamba ve cumartesi günleri ulaşmıştı. Uraz çarşamba akşam altı ve sekiz arası geliyordu. Cumartesileri ise sabah on on iki arası geliyordu. Bu tespitten sonra Asu kendini bilgi alma bahanesiyle kursa atmıştı. Bir yığın broşür almış ve asla beceremeyeceği ya da parasını karşılamayacağı dans kurslarının içeriklerini dinlemişti görevli kızdan. Bütün haftanın detaylı programını dinlediği kadarıyla çarşamba akşamları oryantal, zumba, vals ve lindy hop kursları oluyordu. Uraz'ın oryantale yazıldığını düşünmüyordu öncelikle. Eğer öyleyse bu büyük bir sürpriz olurdu. Zumbanın da daha çok kadınlar tarafından tercih edildiğini söylemişti görevli kız. Lindy hop nasıl bir şeydi Asu'nun hiçbir fikri yoktu ama çok merak etmişti. Yine o da gördüğü kadarıyla eğlenceli bir şeydi. Uraz valsa yazılmış olabilir gibi gelmişti Asu'ya. Ama asla emin olamıyordu işte.
Cumartesi sabahlarıysa sadece Street jazz ve jive dansları vardı. Caz sevgisi düşünülürse Street jazz'e yazılmış ihtimali çok daha yüksekti. Ama tabii yine bundan da emin değildi. Keşke bunu öğrenmenin bir yolu olsaydı diye düşünürken, günlerden bir gün Uraz kurstan story atmıştı! Asu bunu gördüğü an sevinçle yatağında falan zıplamıştı. Böylelikle cumartesi sabahları gerçekten Street jazz'e gittiğini görmüş olmuştu. Sekiz haftalık kursun ücretini ödemek konusunda içsel mutabakatını tamamladığında kursa yazılacaktı. Dansı yapabilecek olup olmasını ya da Uraz'a güzel görünmek isteme durumunu falan geçmişti artık. Durum battı balık yan gider olmaya başlamıştı.
Bunun yanı sıra Emel Hanım onu Bodrum'a çağırıyordu sürekli. Alp buluşalım diyordu. Yetiştirmesi gereken el işleri zaten cabasıydı... Solmaz Hanım iki gün önce isyan etmişti artık. Asu'ya bağırmış çağırmış, artık evde oturması gerektiğini söylemişti. Asu annesine de hak veriyordu. Artık biraz evde oturmak istiyordu.
Tüm bunların yanı sıra bir de başına mahalleden bir çocuk belası çıkmıştı. Annesi geçen hafta "Seni beğenen birileri varmış," diye lafa girmiş, Asu'yu neredeyse felç edecek olan o sohbeti yapmıştı. Çocukluğundan beri bildiği Ferit, okulu bitirmiş, askerden de dönmüştü ve annesine Asu'dan hoşlandığı gerçeğini çıtlatmıştı. Direkt bunu gelip Asu'ya söylese bu domino taşı etkisindeki korkunç olaylar asla yaşanmayacaktı. Çünkü Asu onu direkt reddedecekti. Fakat şu an Ferit'in durumunu Ferit'in annesi, Asu'nun annesi ve dedikodu ağını tamamlayan diğer tüm anneler biliyordu. Ve Ferit Bey daha hala gelip bir kez bile bizzat kendisi Asu'yla konuşmamıştı. Asu sadece birkaç kez evden çıkarken ve eve dönerken onunla rastlaşmış, Ferit'in kendisine çekingen gözlerle baktığını görmüştü.
Solmaz Hanım şiddetle kızının Ferit'le görüşmesini istiyordu tabii ki de. Banu gibi olmasından ödü koptuğu için her an her saniye Asu'yu bu konuda darlıyordu. Asu sürekli reddetse de Solmaz Hanım pes etmiyordu. En azından bir çay için deyip deyip duruyordu. Bundan vahimi ise bunu Sabah da öneriyordu. Alp mevzusunu ona anlattığında Sabah artık hiç sinirlenmemiş, hiç yükselmemiş, abartı bir tepki vermemişti. Sadece "Senin bu Uraz'ı istediğin falan yok" deyip geçmişti. Alp'le geçirdiği günün detayları Sabah'ın daha çok ilgisini çekmişti. Zira Asu, Alp'in o anlam veremediği çıkışlarını Sabah'a söylediğinde Sabah "Ne?!?!" diye defalarca kez çığlığı basmıştı. En son arabadan inerken öptüğünü de söyleyince "Kızım bu çocuk sana abayı yakmış?!" diye çıldırmıştı. Fakat Asu bir türlü bu fikre ikna olmamıştı. "Olmaz öyle şey ya! Ne bakacak o çocuk bana?" deyip deyip geçiştirmişti. Fakat son zamanlarda Alp'in artan darlamaları karşısında bir ufak şüphelenmeye de başlamıştı. İhtimal vermeye hala cesareti el vermiyordu ama bir yandan da kendini şüphelenmekten alıkoyamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...