29. Bölüm

1.5K 192 9
                                    

Uraz dakikalardır paravanın arkasından çaktırmadan protokolde en önde kendisine ayrılan kısma bakıyordu. Annesi, teyzesi ve Maral oradaydılar. Diğer üç koltuk boştu. Birine Asu gelmeliydi. Eskiden öğlen gelip kapılarda beklediğini bildiği kız, bu konsere son yirmi dakika kalmış olmasına rağmen hala gelmemişti.

"Gelmeyecek..." diye mırıldandı kendi kendine. Bir rezillik yaşanmaması adına tüm kapıdakilere bizzat kendisi bin kere tembihlemişti. Gergin bir biçimde arkada volta atmaya başladığında birkaç kişi onu durdurup halini hatırını sordu. Pek inanamaz bir biçimde "Sahne gerginliği mi yaşıyorsun?" diye soran bile oldu. Uraz hiç sahne gerginliği yaşamazdı.

Deli danalar gibi yürümeye devam ederken ani dönüşlerinden birinde Maral'la çarpışınca ahlayarak böğrünü tuttu. Maral da alnını ovaladı. "Öküz müsün oğlum, önüne baksana daracık yerde ya!"

"Gelmedi değil mi? Gelmedi," diye söylendi Uraz.

"Yok, hala henüz gelmedi. Ben de son bir göreyim, şans dileyeyim diye gelmiştim."

"Anneme yazmış mı peki? Bir şey demiş mi yani? Annem yazdı mı?"

Maral fenalık geçirir gibi gözlerini devirdi. "Yok, en son akşamüstü konuşmuşlar işte. Daha da yazışmamışlar."

"Of Maral ya! Gelişine çok ümit bağlamıştım. Gelirse beni affedecek demiştim"

"E geçen gün düğünde hiç beklemediğin bir şekilde yanıt vermiş kız sana! Belli ki düşündüğün şekilde kırılmış değil. Çözülemeyecek bir şey yok. Sadece inancını kaybetmiş. Eğer biraz daha insan gibi davranırsan, senin de normal bir insan olduğunu anlar. Sürekli kıza cool pislik ünlü herif tavırlarıyla yaklaşmayı bırakmalısın. Ne bileyim, zorla konserine protokole falan çağırmasan mı mesela? Parkta bahçede bir bankta buluşup konuşsanız?"

"Ama bu gece gelmeliydi. Bu gece gelmek zorundaydı."

Maral gergin bir şüpheyle kuzenine baktı. Aklına gelen şeyle birden gözleri büyüdü. "Sakın bana sahneden ona evlenme teklif edeceğim falan deme. Şurada düşüp bayılırım. Düşüp bayılmazsam da kendimi keser intihar ederim!"

Uraz gözlerini belerterek durdu. "Hayır! O kadar da değil!" dedi. "Sadece... Son şarkıyı ona yazdığımı söyleyecektim ve gözlerinin içine bakarak söyleyecektim."

Maral yüzünü memnuniyetsizce buruşturdu. "Bu nasıl bir bayatlık ya..."

Uraz gergince ensesini ovalarken "Eğer gözlerinde beni affettiğini görürsem de gecenin sonunda evlenme teklif edecektim, baş başayken," diye kısık bir sesle ekledi. Ürkek gözlerle kuzeninin tepkisine bir bakış attı.

Maral fenalık geçirir gibi göğsünü tutarak "İyi sahneler Uraz!" diye bağırıp çıkışa yöneldi. "İnşallah gelmez! Allah'ım inşallah gelmez!"

Uraz kafası karışmış bir halde Maral'ın arkasından baktı. "Çok mu bayat cidden? Yaparken romantik gelir bence. Böyle lafta kötü duruyor ama yaşarken böyle olmuyor o anlar. Benim hep hoşuma gitmiştir."

On beş dakika sonra sahneye çıkana kadar bir daha hiç protokolü kontrol etmedi. Sahneye çıktığında da Asu'yu koltuklarda göremeyince ilk anda yüzü düşse de, Harbiye konserinde olduğunu hızla kendine hatırlatarak toparlandı. Neyse ki insanların coşkulu olması ona yardımcı oluyordu. Onlar eğlendikçe en azından Uraz da daha rahat ediyordu.

İlk yarıda söylediği on yedi şarkının ardından bir ara verecekti. On yedinci şarkısı, yani şu Asu sayesinde yazdığı son teklisini söylemeye başlamadan önce Asu burada olmasa da, şarkının hikâyesinin açıklamasını yapmak istedi.

RESMEN AŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin