Asu Alp'le buluşmaya giderken tüm haftadır ilk kez gergindi. Uraz'la tanıştığından beri dünyanın en mutlu insanıydı. Ama bu sabah gergin uyanmıştı. Şimdi Karaköy'de buluşmak üzere Alp'in yanına gidiyordu. Mesajlarından Alp'in de kendisinin aksine gayet heyecanlı ve enerjik olduğunun farkındaydı.
Alp'in konumunu attığı kafeyi, bir sürü pub ve kafenin olduğu bir sokakta, arada buldu. Zaten başını aşağı eğdiği an Alp'i masada otururken gördü. Dışarı oturmuştu. Hava pek güzeldi, o yüzden bu kararı akıllıca olmuştu.
Yanına gidip tam karşısında durdu. Her zamanki nazik gülümsemesi yüzündeydi. Alp onu görür görmez kahve bardağını ağzından çekip ayaklandı. "Hoş geldin!" diye şakıdı adeta. Sonra uzanıp Asu'yu iki yanağından öptü. Artık bunu yapmasında bir sakınca görmemişti. Eğer Asu da malum konu olmasa bunda bir sakınca görmeyebilirdi.
"Hoş bulduk," derken yerine oturdu Asu. Alp de geri çöktü. Heyecanlı gözlerle Asu'ya bakarken "Çok güzel görünüyorsun," dedi.
Asu'nun nazik gülümsemesi git gide gergin bir tebessüme dönüşmeye başladı. "Teşekkür ederim."
"Ne istersin? Dur menü isteyelim." Alp hemen garsondan bir menü istedi. Asu biraz zaman kazanmanın verdiği rahatlığı yaşadı. Menüye bakarken iki kez esneyince kahve istemeye karar verdi. Direkt garsonu kendisi bularak "Ben bir sade kahve alabilir miyim?" dedi.
"Tatlı da yemek istemez miydin?" diye sordu Alp. Asu o sırada üçüncü kez esnedi.
"Yok, bir kahveye ihtiyacım var şu an."
"Uyuyamadın mı pek? Bu ara havalar da çok ısındı."
"Evet doğru. Ama ben iş yetiştirmeye çalışmaktan az uyuyorum aslında. Ah bu arada!" Asu hemen çantasına davrandı ve Alp için ördüğü atkıyı çıkardı. "Bu senin! İyi günlerde kullan."
Alp heyecanlanarak atkıya uzandı. "Gerçekten mi? Yaptın mı hemen? Keşke yormasaydın kendini, zaten yorgunmuşsun. Ama çok teşekkür ederim Asu. Çok güzel olmuş bu."
İki renkli atkıyı sıcağa rağmen boynuna sardı Alp. Asu gülerken "Pişik olacaksın boş ver şimdi. Sonra denersin klimalı bir yerde. Güle güle kullan. Beğenmediğin bir yeri olursa düzeltebiliriz. Uçlarını çok sade bıraktım püskül falan sana uymayacağı için ama biraz canlılık verebiliriz istersen?" dedi.
"Yok yok, her şeyiyle müthiş. Tam benlik olmuş sahiden de. Tekrar çok çok teşekkür ederim Asu." Alp atkıyı poşetine geri koydu. Asu'nun kahvesi gelince Asu direkt kahvesine yapıştı. Alp onu havadan sudan konuşarak, hal hatır sorarak lafa tuttu. Bu hafta neler yaptığını sordu. Kendi yaptıklarını anlattı. Asu Uraz olaylarını net bir şekilde pas geçerek diğer şeyleri anlattı. Sabah'ın istemesi ve sözünden bahsetti.
"Nişan ne zaman?" diye sordu Alp. "Belki bir yararım dokunur."
Asu eğlenir gibi güldü bir an için. "Nişan yapmayacaklar sanırım ondan vazgeçtiler, direkt düğün düşünüyorlar... Düğünün pek senin yardımının dokunacağı bir konseptte olacağını sanmıyorum."
Asu'nun yüzündeki kendini zor tutuyormuş gibi görünen gülümsemesini Alp de fark etmişti. "Neden ki ya? Düğün işte yani. Müzik illa olmaz mı?"
"Mahalle düğünü olur o. Müzik olur tabii de, senin hayal ettiğin gibi olmaz."
Alp yamuk bir gülüşle başını salladı. "Olsun, ben senin ne demek istediğini anladım. Öylesi de gayet güzel olur." Asu Alp'in kendisini davet ettirmeye çalıştığının farkına varmıyordu.
Kısa bir sessizlik anından sonra "Turneler başlıyor yavaştan, ben sık sık gideceğim," dedi Alp kısık bir sesle. Beklenti dolu gözlerle Asu'ya baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...