Bu duruma şaşırıyordu ama bir yandan da şaşırdığına kızıyordu. Asu onu hızlı dönüşlere öyle bir alıştırmıştı ki saatlerdir mesajına yanıt vermemesi, Uraz'a onun başına kötü bir şey gelip gelmediğini düşündürüyordu. Ama yani normal bir dünyada bunda bir gariplik yoktu. Kimse kimseye ışık hızıyla yanıt vermek zorunda değildi.
"Ne var şu telefonda, yapıştın geldiğinden beridir ya? Sen sevmezsin bi de telefonu. Bir story attırmak için on takla atıyoruz normalde."
"Telefona bakmakla story atmak aynı şey mi? Telefon eski bir icat, Instagram yeni."
"Instagram eskidi bile, millet Tiktok kullanıyor," dedi Eren. Uraz ona öyle bir baktı ki, Eren cevabını almış oldu.
Uraz dalgınca "Dönmüyor, gerçekten dönmüyor, çok ilginç," diye mırıldandı.
"Kim dönmüyor?" diye dikeldi bu kez de Eren. Sonra muzipçe sırıttı. "Yoksa Yağmur mu?" dedi hevesle. Uraz'ın Yağmur'la gerçek bir ilişkiye başlamasını o kadar çok istiyordu ki resmen her gün Uraz'ın başının etini yiyordu. Çünkü Eren'e göre bundan ala reklam ve iyi imaj olmazdı. Yağmur adeta eskimiş ve modası geçmiş Damla'ya bir üst versiyon gibiydi.
"Ya-hu yok! Yok! Yok öyle bir şey! Kes artık şunu. Takıldık bitti biz."
"E ama konuşuyorsunuz hala, görüyorum ben. Story de atıyor kız. Senin şarkılarını koyuyor falan."
"Bir kere yaptı onu. Konuşuyoruz da aramızda ciddi bir şey yok. O Çeşme'de dizi çekiyor, ben yaz konserleri kovalıyorum. Anladın mı?!"
Eren yerinden kalkıp filtre kahve makinesinin başına giderken "Engel mi mesafeler aşk yoluna meşk yolunaaa..." diye şarkı mırıldanmaya başladı. Uraz yine az önceki konuşmada laf soktuğu bakışından attı. Ama Eren arkası dönük olduğu için göremedi.
Uraz'ın gerçekten öyle bir niyeti yoktu. Bir haftaya yakın takılmıştı kızla ama yoktu işte! Bir şey hissetmiyordu. Çok iyi, çok seksi, çok havalı, çok güzel kızdı ama o kadardı. Gözlerine baktığında heyecanlanmıyordu, kendini uzun süreli bir ilişkide hayal edemiyordu. Aynı yatakta uyumak istemiyordu.
Yine bakışları telefonuna kaydı. "Neden aramıyorum ki?" diye mırıldandı kendi kendine. Hemen rehberine girip Asu'yu buldu. Hala 'Asu Bagaj' diye kayıtlıydı. Unutmamak için böyle kaydetmişti ama artık isim soy isime çevirebilirdi herhalde.
Gülümserken telefonu kulağına götürdü. Telefon birkaç çalıştan sonra açılınca yine şaşırarak doğruldu. "Alo?" Asu'nun her zamanki yumuşacık sesini duyunca gülümsedi.
"Mesajımı görmedin, ben de aramak zorunda kaldım. N'aber? N'apıyorsun?"
"Mesaj mı attın?" dedi Asu. Mesajı tabii ki de görmüştü ama görmemiş gibi davranıyordu. Uraz bu başarısız ses tonunu şimdilik yemiş gibi yapmaya karar verdi. Asu devam etti. "Ben işlerimi sattığım bir butikteyim de, baya meşguldüm."
Asu'nun sesi çok tuhaftı. Her zamanki o heyecandan ölen hali yoktu. Uraz bunu fark etmemiş ya da garipsememiş gibi devam etti. "Ooo, kolay gelsin. Bayadır konuşmuyoruz ya, ben de benim işleri sormuştum sana ne yaptın diye. Ama belli ki sen bu aralar uçmuş durumdasın."
Asu tabii ki hepsini Eminönü'ne gittiklerinden üç gün sonra bitirmişti ama Bodrum'a gideceği için hemen verememişti. Uraz da o ara Ayvalık'ta ilk konserine gitmişti çünkü. Sonra da Bodrum'da Yağmur Vakası yaşanmıştı. Asu Uraz Devri'nin duraklama dönemini yaşıyordu o yüzden şu an. Yükselme Dönemi çok çabuk geçip gitmişti.
Şimdi de hemen vermek istemiyordu işleri. Bekletmek istiyordu. Ama işte böyle arayıp mesajlar atması falan da... kafasını allak bullak ediyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/313588619-288-k291561.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...