3. Bölüm

1.3K 186 7
                                    

Asu bütün her şeyin çantasında olduğundan bir kez daha emin oldu. İmzalı olmayan CD'leri almıştı. Bir tane imzalanmamış olan kartpostalı vardı, onu da almıştı. Gerçi onu çıkarmaya biraz utanıyordu ama imzalatmak da istiyordu. Fotoğraf makinesini almıştı. Eski filmli makinelerdendi ama hala çalışıyordu. Mahalledeki fotoğrafçıdan film de almıştı. Ona bastıracaktı. Belki iki tane çektirme şansı da olurdu. Bir tanesi kötü çıkarsa öbürünü duvarına asardı.

Ay yok ya da duvara falan asmazdı. Sonra o Banu'yla uğraşırdı bir ton. Saklardı kendine fotoğrafı.

Son olarak Uraz'a ördüğü bereyi de yanına almıştı. Onun en sevdiği renkteydi. Parlement mavisi, hem de bebek ipi yünlerden almıştı. Aşırı kaliteli olmuştu. Bunu bir mağazadan almaya kalksa en aşağı yüz yirmi liradan satarlardı. İçine bir de küçücük, minicik bir A harfi yapmıştı imza gibi.

Her şeyi sırt çantasına yüklendiği gibi son kez ayna önünde kendisini kontrol etti. Üstüne dar, yüksek belli bir kot giymişti. Bu onu zayıf ve uzun gösteriyordu. Gerçi bir elli dört boyundaki bir insan ne kadar uzun görünebilirse o kadar uzun görünüyordu. Üstüne de kendi ördüğü renkli kazağını giymişti. Çok severdi bu kazağını. Deli dolu buluyordu. Uraz'ın deli doluluğuna da uyuyordu.

Montunu da giydiği gibi atkısını boynuna doladı. Saçlarını son kez düzeltti. Açık bıraktığı saçlarını kurutup şekillendirmişti. Olabilecekleri kadar güzellerdi. Bundan daha güzel hale gelebilmeleri için kuaföre gitmesi lazımdı, o da milyon yılda bir gerçekleşen müstesna bir olaydı. O yüzden bu haliyle idare edecekti. Belki bir düzleştirici alırsa bir gün...

Heyecanla kapıya geldi. Solmaz Hanım onu yine antrede yakaladı. "Kız nereye? Daha bitmedi işimiz?" dedi sorarcasına.

Asu gergince annesine baktı. "Anne bugün imza günü var ya, ona gideceğim demiştim sana. Kusura bakma, gitmem lazım benim. Geç kaldım zaten, bir ton kuyruk olmuştur bile! Benim o kuyruğun en başında olmam lazımdı." Botlarını hızlıca ayağına geçirdi. Evden çıkarken Solmaz Hanım "Vallahi Asu inanılmazsın! Bir vazgeçmedin şu sevdandan. Evlenecek yaşın geldi de geçiyor hala elin şarkıcılarının peşinden koşturuyorsun," diye söylenmeye başlamıştı yine. Asu onun sözlerini duymazdan gelerek kendini apartmanın dışına attı ve koşturarak otobüs durağına gitti. Sonra biraz yavaşladı. Terlemek istemiyordu.

Kanyon'a gelmesi neredeyse bir saatini almıştı trafikte. Çok geç kalmıştı işte. İmza günü çoktan başlamış olmalıydı. Hatta bir ton kuyruk olmuş olmalıydı. Asu gibi bir fan'a bu sıranın sonlarına ya da ortalarına kalmak yakışmıyordu. Ama işte hayat şartları onun özgürce mükemmel bir fan olmasına izin vermiyordu.

Alışveriş merkezine girip imzanın yapılacağı mağazanın katına çıktı. Mağazada imzaya dair bir şey göremeyince ilk anda aklı çıktı. Bitmiş olamazdı bir kere? İptal olsa da haberi olurdu. Tam mağazaya yaklaşmıştı ki Uraz'ın kocaman kartonetini görünce oraya yöneldi. İçi eriyerek bir süre Uraz'a bakıp hemen üstündeki beyaz kağıda yazılmış yazıyı okudu.

'İmza günü giriş katına taşınmıştır'

Tam buna şaşırıp kendi kendine söylenmeye başlamıştı ki arkasından gelip kendisine çarpan iki tane kız yüzünden sendeleyerek kartonet Uraz'a çarptı. Kızlar öküzlükleri için özür bile dilemeden "Ay n'olmuş?! İptal değil değil mi?!" diye yayvan bir ağızla bağırarak konuşunca Asu'nun iyice tadı kaçtı. Üstünü başını düzeltip "Giriş katına taşınmış, izninizle," diyerek kızların yanından geçip gitti. Başka bir sürü insan daha geliyordu. Acele etmesi gerekiyordu. Kim bilir aşağıdaki sıra ne haldeydi.

Yürüyen merdivenlerde bile koşturarak hızla aşağı indi. Bahsedilen kata geldiğinde daha merdivenlerden köşeyi dönmüştü ki sırayı görünce gözleri kocaman oldu. "Olamaz!" diye bağırdı. Baya metro çıkışına kadar uzayıp gidiyordu sıra. Başı zaten görünmüyordu. Ağlaya ağlaya sıranın sonuna ilerledi ve bir noktadan girmeyi başardı. Zavallı Uraz'ın şu an eli kopuyor olmalıydı imza atmaktan.

RESMEN AŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin