4. Bölüm

1.2K 183 27
                                    

İşsizlik gerçekten çok kötü bir şeydi. Alkolden beterdi. İşsizlik asıl tüm kötülüklerin başıydı. İyi bir şey olsa Asu burada böylece otururken kendini kötü gibi hissetmezdi. Kendini neye karşı kötü hissettiğini de bilmiyordu ayrıca. Bir insan yaptığı şeyden hem pişman olup, hem gram kötülük hissetmeyebilir miydi? Şu an tam olarak o durumdaydı Asu. Dışında karlar yağıyordu ama içinde güneş açmıştı.

Böyle böyle bir aşamada tımarhanelik olacaktı ama ne zaman olacaktı acaba?

Saat sabahın sekiziydi ve Uraz'ın sitesinin karşısında oturuyordu. Buraya neden geldiğini de bilmiyordu. Dün gece rüyasında Uraz'ı görmüştü—ki bu sık olan bir şeydi aslında—ama gördüğü rüyanın temasına bakılırsa Uraz sıkıntıdaydı. Ne tür bir sıkıntı olduğunu tam anlamamıştı, rüya konusunda berbat bir insandı çünkü. Uyandığında asla hatırlayamıyordu. Sadece hissettirdiklerini hatırlıyordu. Ve uyandığında Uraz'ın çok mutsuz olduğu hissiyle uyanmıştı. O yüzden sabahın köründe buraya gelmişti. Çünkü gidip bir sevgili şefkatiyle Uraz'a sarılabilecekti ya! Ondan gelmişti.

Mal mal oturuyordu bu bok gibi yerde. Üstelik açtı da.

Esneyerek yerinde doğruldu. Çantasındaki fotoğrafı çıkarıp milyonuncu kez bakmaya başladı. Dünyanın en komik fotoğrafıydı. Ama Asu için dünyanın en değerli şeyiydi şu an için. Uraz'ın muhteşem yakışıklı çıktığı imza günü fotoğrafında kendisi Edward Munch'ın Çığlık tablosunun hallicesi gibi çıkmıştı. Gözleri o kadar açıktı ki, zaten iri olan gözleri tüm yüzünü kaplıyormuş gibiydi. Genel olarak ifadesinden ve duruş pozisyonundan bahsetmek dahi istemiyordu. Fotoğrafta kendisine dair iyi olan tek şey, sol tarafına Uraz'ın yapışık olmasıydı.

Gülümseyerek fotoğrafı dudaklarını pek de değdirmeden öptü. Lekelenmesini istemiyordu. Fotoğrafı defterinin arasına geri yerleştirdi. Siteye bakmaya devam ederken, sokakta adım sesleri duyunca başını sesin geldiği yöne çevirdi. Üç tane kadın kendisine doğru geliyordu. Alık alık arkasına doğru baktı. Vallahi kendisine doğru geliyorlardı. Neden ki?

"Günaydın kardeeeş!" diye seslendi en önden doğru geleni. Gelip Asu'nun yanına, duvar çıkıntısına çöktü. Diğerleri de onun yanına oturdular oflaya puflaya. Bir tanesi "Daha şimdiden ayaklarım koptu benim, nasıl ev temizleyeceğiz hiç bilmiyorum," dedi. Asu yine ayarlarıyla oynanmış robotlar gibi error vermeye başladı. Bir yanındaki kadına, bir diğerlerine bakıyordu.

"Sen baya erken gelmişsin. Ya dün o kadar tartıştım telefonda, en sonunda yollamayacaklar sandım ama yolladılar demek ki! Bıktım valla bu şirketten. Komisyonun üstüne konmak için koca koca evlere tek kadın yolluyorlar. Diyorum ben daha az para almaya razıyım yeter ki adam gönderin. Vallahi akşama kadar belim kopuyor."

Asu hala olayı algılamaya çalışır bir şekilde sessizce kadını dinliyordu. Otuzlu yaşlarının sonunda gibi görünüyordu kadın. Şu ana kadar anladığı kadarıyla temizlik şirketine bağlı bir temizlikçiydi. Hayattan da mutsuzdu. Herkes gibi.

Bir de Asu'nun kendisiyle beraber ev sileceğini sanıyordu.

"Sen pek de gençmişsin ha! Kaç yaşındasın? Yeni başlamışsındır kesin," dedi kadın bir sigara yakarken. Diğer ikili ayaklandı, "Biz gittik, siz de çok oyalanmayın bari bir an evvel başlayın da bir an evvel bitsin. Akşam yine durağa beraber gideriz," dedi kadınlardan biri. Sigara içmekte olan muhabbet kuşu kılıklı kadın hemen başını salladı. "Şu sigaram bitsin gideriz, kaçmıyor ya beyefendinin evi! Ayrıca iş başı saati sekiz buçuk."

Diğer kadınlar gülüşerek giderken sigara içen kadın tekrar dikkatini Asu'ya verdi. Boştaki elini uzatıp "Selma ben, senin adın ne?" diye sordu.

RESMEN AŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin