Yol bitmiyordu! Yol asla bitmiyordu! Uraz'ın evi bu kadar uzakta değildi ki?! Nereye gidiyorlardı böyle? Asu'nun hiçbir fikri yoktu. Şu an parça parça her yeri tutuluyordu. Gürültü etmekten korktuğu için kıpırdayıp düzgün bir pozisyon da alamıyordu. Allah'ın cezası araba çok sessizdi. Uraz müzik açmıştı tabii ki ama ona da güvenemiyordu ki Asu. Onu da geçmişti, kıpırdasa ne yapacaktı ki? Üstünde bir paravan kapalı olduğu için hareket alanı çok kısıtlıydı. Normalde bagaj açık bagajlardan olmalıydı ama bagaj paravanını indirmişti Uraz. O yüzden şu an odalarda ışıksız bir haldeydi Asu.
Trafikte can çekişmenin son bulması ve arabanın hızının artmasından otobana çıktıklarından şüphelenmeye başladı. Zira şehir içinde bu hızla gitmeleri mümkün değildi. Yavaştan çişi de geliyordu. Kafede bir ton çay içmişti ve tuvalete de gitmemişi. Hava da kararmıştı zaten. Annesi kesin arayacaktı.
Eyvah! Telefonun titreşimini kapamamıştı!
Panikle minimum kıpırdama sergileyerek çantasından telefonunu almaya çalıştı. Onun ışığını da en kısığa almalıydı. Es kaza bir yerlerden görünürse falan... Sanmıyordu ama ne olur ne olmazdı.
Asu orada can çekişerek uğraşırken, Uraz önde simit yiyip soda içerek bağıra bağıra Fırtınalar söylüyordu. Asu onun bu performansını fark ettiğinde galiba hayatında ilk kez Uraz'a biraz gıcık kapmaya başlamıştı. Çünkü beyefendi ön tarafta hayvani bir şekilde eğleniyordu!
Bir de bir şeyler yiyor olmasına ve sesin bagaja boğuk gelmesine rağmen onun muhteşem bir şekilde söylediğini duyabiliyordu... Ah şimdi onun yanında oturuyor olmak vardı... Yanında ve elini tutuyor olmak!
Hazır sessize almak için telefonu eline aldığında saate de göz attı. İki saat geçmişti. Aslında konumlarına da bakmak istemişti ama onu da yapamamıştı artık. Tamamen kaldırmıştı telefonu. Kendini akışa bırakıp Uraz'ın şarkı söyleşini dinlemeye karar vermişti. Türlü türlü şarkılar çalıyor, Uraz hepsine eşlik ediyordu. Ne kadar da eğleniyordu bebeği! İşte Asu o hep böyle mutlu olsun istiyordu.
Duyduğu sesle bir an için irkildi. Geğirmiş miydi o?
'Anaam' dedi içinden. Az kalsın gülecekken elini ağzına bastırdı. Eh bu da normaldi sonuçta. Her insan evladı gibi Uraz da insandı. Geğiriyordu yani. Ama dolu dolu geğirmişti ha! Sesi bagaja kadar gelmişti.
İçinden kıkır kıkır gülmeye devam etti bir süre. Adam yalnız başına olduğunu sanıyordu. Şu olan biten o kadar masumdu ki. Hiçbir şey diyemezdi Asu. Gaz çıkarsa sonuna kadar hakkıydı. Adamın özelini delen kendisiydi.
Saatler sonra yine ışıklarda falan durmaya başlamışlardı. Asu her durduklarında geldiklerini sanarak heyecanlanıyordu. Fakat motor durmadığı için ışıkta durduklarını öyle anlıyordu. Ama ışıklı bir yere geldiklerine göre otobandan falan çıkmış olmalılardı.
Yirmi dakika kadar da düşük bir hızda gittikten sonra araba son kez bir yerde durdu. Asu onun park ettiğini ileri geri yapmasından anlamıştı bu sefer. İşte kader anı geliyordu. Birazdan bagajını açtığında Uraz ondan sonsuza kadar korkabilirdi ya da Asu'yu dinleyip onu tanıyabilirdi.
Bu çok iyi oldu gerçekten de Asu. Emel ablanın ya da Alp'in seni tanıştırmasındansa bu yöntem çok daha akıllıca. Adamın bir nevi hanesine tecavüz ederek onun gözüne girmeye çalışman muhteşem! Tamamen kendin olarak tanışıyorsun işte! Manyak çılgın Asu'yu tanıyacak böylelikle.
Asu iç sesini susturmaya çalışırken arabanın kapısı açıldı ve kapandı. Sonra Uraz bagajın önüne geldi. Asu gergince yutkundu. Nefesini tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...