Asu sinsi bakışlarla yemeğini yerken herkesten gelebilecek potansiyel bir sataşmaya karşı tetikteydi. Şu an Uraz'ın arkadaşlarının büyük bir kısmından—ve hatta onun bile o kadar arkadaşı olmayan bir grup insandan—oluşan bir kalabalıkla teknedelerdi. Neredeyse on-on beş kişi rahat vardı. Sertap'ın verdiği dedikoduya göre; daha çok Pamir'in arkadaşı sayılabilecek olan ama dolayısıyla Uraz ve Cem'in de arkadaşı olan Arif'in sevgilisi Pelin de Damla'nın yakın arkadaşıydı. O yüzden Asu'nun hep tetikte olması ve hareketlerine dikkat etmesi gerekiyordu. Yoksa Damla ve cadı arkadaş grubunun dedikodu malzemesi olabilirdi. Açıkçası Asu bunu kafasına taksa da öyle çok çok da takmıyordu. Daha çok Sertap ve Sabah ayık olmasını öğütlüyorlardı. Maral da öğütlüyordu ama o da bir tık Asu rahatlığına yakındı. "Sikerler Damla'yı! Rahat ol sen!" gibisinden bir cümle kurarak Asu'yu kıpkırmızı etmişti bir kere mesela.
Dün sabah çarşıya inip kendine topuklu ayakkabı, plajda falan giyebileceği havalı bir plaj elbisesi ve 'iç çamaşırı' almıştı. O yüzden keyfi yerindeydi. Bugün teknede elbisesiyle arzı endam edebiliyordu. Bir de yüzme konusunda korkmasaydı iyi olacaktı. Çaktırmamaya çalışıyordu ama insanların anladığını da hissediyordu.
"Siz niye Sabah'a acemi dediniz ya? Geçen akşam ne güzel kullandı arabayı!" Uraz'ın yüksek sesle söylediği cümleyi duyunca Asu başını ışık hızıyla ona çevirdi. Uraz hemen onun yanında ayaklarını uzatmış, koltukta çok rahat bir pozisyonda oturuyordu. Tabağı kucağındaydı.
Sabah da heyecanlanarak ayaklarını yere pata pata vurdu bu sözler üzerine. "Gördünüz mü! İşte kaliteden ve başarıdan anlayan bir birey!"
Uraz Sabah'ın haline kıkırdadı. "Hayır, Asu ve Saffet beni korkuttular yani. Hiç bunu beklemiyordum."
"Beni gençken babam yazları çırak olarak nereye verirdi, biliyor musun?" Sabah, Uraz dışında da birçok meraklı gözün kendisine baktığının farkındaydı. Asu Uraz'ın yanında kıkır kıkır gülüyordu sessizce. "Nereye?" diye gülerek merakla sordu Uraz.
"Araba tamircisine!"
Uraz ve Cem aynı anda "Seniii?!" diye şok içinde bağırdılar. Herkesin dikkati git gide Sabah'ta toplanıyordu.
Sabah yemeğini yemeye devam ederken başını olumlu anlamda salladı. "Ben on beş-on altı yaşımda araba kullanmasını biliyordum."
Asu hemen kendi savunmasını yapmak üzere Urazlara döndü. "Ama sizler gibi düzenli araba kullanmadığı için acemi dedim ben."
"Senin acemi dediğin insan yolda kalsak arabayı tamir eder ama?" Cem 'nabeeer' dercesine bir ses tonuyla Asu'ya sataştı.
Saffet arkasından sarıldığı Sabah'ı yanağından öpüp "Fişek gibidir benim Sabişim fişeek!" dedi.
Sabah alayla ona baktı. "Geçen gün direksiyonu vermiyordun ama? Kafayı bulunca mecbur kaldın tabii." Hemen tekrar millete doğru döndü. "Biraz da Asu'ya takılabilir miyiz? Oklar çok benim üstüme döndü. Asu da fena bir çocuktu, onu da biraz yerelim."
"Yahu beni niye karıştırıyorsun!" Asu sitem ederken Uraz heyecanla malzemeleri dinlemeye hazır hale büründü.
"Ohoo bunların ikisinin hikâyelerine girsek çıkamayız. Selma ve Louise gibiler bunlar."
Herkes bir anda Saffet'in sözüyle kahkahalara boğulurken Sabah Saffet'in suratını mıncırdı. "Thelma ve Louise o şapşalım."
Saffet kendisi de gülerek elini havada salladı. "Aman neyse ne! Bitirim ikili miydiniz, öyleydiniz!"
Uraz hemen araya kaynadı. "Konu dağılmasın. Ben Asu'nun çocukluğunu bilmek istiyorum."
Asu "Ya!"larken Sabah yaka silkerek hemen lafa girdi. "Hiç sorma bu ne deliydi var ya, tamam ben de cesurdum ama benim aklıma fikir gelmezdi ki! Bu deli beni gaza getirirdi her şeye. Bütün illegal işlerimi bununla yapmışımdır ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...