Bangır bangır çalan Mustafa Sandal remix'i yüzünden kendi kafasındaki sesi bile duyamıyordu. Gerçi iyi oluyordu. Kafasındaki susmayan o sesleri duyası hiç yoktu. O sebeple bugün içmeye saat sabah on birden başlamıştı. Şimdi de happy hour'un gücünü iliklerine kadar yaşayarak kendini viski şelalesine boğmuş durumdaydı.
Güya bir hafta sonra konseri vardı. Ve gram kendini sahneye çıkabilecek ve insanları eğlendirebilecek gibi hissetmiyordu. Bugün Asusuz geçen kaçıncı günüydü bilmiyordu ama yaşadığı içsel acıda gram azalma yoktu. Sadece dışarıya düzelmiş gibi davranıyordu. Bir de Cem-Pamir Edi Büdü grubu onun kafasını dağıtmak için yine bir takım delilikler yaptıkları için dışarıya normal davranmak zorunda kalıyordu. Dün berbat bir halde bütün gün ölü gibi yatınca yanlarına gelmeleri için bir sürü arkadaşlarını çağırmışlardı.
Salak Pamir Yağmur'a da sormak gibi bir hata yapmıştı maalesef. Cem onu "Oğlum o şimdi mi çağırılır? Konser sonrasına çağıracaktın onu!" diye azarlamıştı. Pamir de kendini geri savunmuştu hemen. "Asıl konser öncesi gelecek ki modu yerine gelecek adamın!"
Uraz'sa ne konser öncesi ne de sonrası istemiyordu. Hiçbir şekilde kimseyi istemiyordu. Uzunca bir süre hem de...
Cem'in yanında iç çeker gibi sessiz bir çığlık atmasıyla şok içinde ona döndü. Hemen bardağını ağzından çekti. "N'oluyor oğlum?!"
"Ya tamam bu kız iyi insandı ama bu kadar da değildi be! Nasıl lafının üstüne hemen karşıma çıkabilir? Şuraya baksana!" dedi ağlak bir sesle Cem. Kaşlarıyla bar kalabalığında dans eden insan grubunun ötesini işaret etti. Sertap oradaydı. Cem'in eski sevgilisi.
Uraz neşeyle gülerek arkadaşlarıyla konuşmakta olan Sertap'a bakarken "Gideceksen git yanına. Beni burada acımla yalnız bırakabilirsin," diyerek açık çek verdi arkadaşına. Önüne dönüp viskisini eline alırken çalmaya başlayan şarkının remix'ine surat astı. Cem onun duygularını dile getirerek "Arkadaşım Rafet El Roman'ı da remix yapamazsınız happy hour'da! Beach club burası! Kendinize gelin!" diye isyan etti. O da içkisinden birkaç yudum aldıktan sonra ilk anda isyan ettiği şarkının nakaratına bağırarak eşlik etti. "Elimde değil, hala seviyoruuum! Elimde değil, unutamıyoruuum! Offf ben Sertap'ın yanına gidiyorum, özür dilerim kardo, sen en iyisi Pamir'i bul, söyle, çapkınlık yapmasın. Senin yanında uslu uslu otursun."
Cem'in yanıt bile beklemeden gitmesiyle Uraz oturduğu bar taburesinde öylece kalakaldı. Başını insan kalabalığına çevirince bir sürü kendisine bakan kadınla göz göze geldi. Hemen panikle tekrar önüne döndü. Kimsenin yanına gelmesini istemiyordu.
Acaba Asu ne yapıyordu? Instagram'ı hala kapalıydı. Eren "İnşallah açmaz. Millet kız kim diye stalklamaya başlamış," demişti. Uraz'sa yavaştan 'onu görmek bile istemiyorum' aşamasından 'acaba şimdi mutlu mu' aşamasına geliyordu. Evet bu aşamaya biraz erken geçiş yapmıştı ama gün geçtikçe ve siniri azaldıkça pişmanlık seviyesi artıyordu. Hiçbir şey için olmasa bile son cümlesi için özür dilemek istiyordu. En son Emel Hanım'la konuşurken sesi titreyerek "sanırım davalık olacağız" demişti. Kim bilir nasıl korkmuştu... Sesinin titreyişi hala Uraz'ın kulaklarındaydı. Ona öyle bir şeyin asla olmayacağını söylemek istiyordu. Hem de deli gibi istiyordu!
Başını öne eğip hafifçe yan taraftaki locada olan arkadaş grubuna baktı. Locada koltuğun kenarına, biraz yükseğe oturmuş olan Alp'i görünce hızla doğruldu. Alp ne ara gelmişti ki?
Alp de öğrenmişti artık. Malum fotoğraf yayılınca onun da öğrenmesi kaçınılmaz olmuştu. Uraz onu arayıp uzun uzun Asu'yla tanışma sürecini anlatmıştı. Alp'le konuşmasından bile önce diktiği şeyleri yolladığından falan bahsetmişti. Ondan özür dilemişti. Neyse ki Alp olgunlukla karşılamıştı, hiç sorun etmemişti. Sadece herkes gibi dikkatli olmasını tembihlemiş "Valla iyi kurtulmuşuz o zaman abi," demişti. Ama onun sesindeki kendinden emin olmayan o tınıyı dahi duymuştu Uraz. Sonuçta kendisinden sonra Asu'yu en iyi bilen kişi Alp'ti. O da sanki içten içe "Asu mu manyak olacak ya..." minvalinde bir yaklaşımdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...