Asu dalgın bir şekilde yine sahilde oturuyordu. Saat bir hayli geç olmuştu, neredeyse ona geliyordu. Hava o kadar güzeldi ki bir türlü bırakıp gidemiyordu. Bütün gün iş güç peşinde koşturduktan sonra Sabah'la sahilde buluşup çay içmişler ve tabii ki son günlerin bir ton dedikodusunu yapıp Sabah'ın düğünü için fikir alışverişlerinde bulunmuşlardı. Bir saat kadar önce de Sabah Saffet'le buluşmaya gitmişti. Yaz olduğu için izin konusunda saat aralıkları bir hayli rahattı. Sabah da bu fırsatı nişanlısıyla değerlendirmek istemişti. Asu ne yazık ki bu fırsatı sevgilisiyle değerlendiremiyordu çünkü sevgilisi bu akşam bir galadaydı. Bu aralar Uraz Asu'dan da yoğundu. Yeni bir şarkı için çalışıyorlardı ve bir de turne yoğunluğu iyice görüşmelerin önüne taş koyuyordu. Birkaç gün sonra kayıtları bitince Bodrum'a gidecekti. Sonra da zaten Bodrum konserleri vardı iki tane üst üste. O dönemin öncesinde de annesinin yanında kalacağını biliyordu Asu. Bunun pazarlığı aralarında edilmişti ama Asu onun gitmesinden yanaydı. Bunu kati bir şekilde söylemişti.
Ümitle telefonuna bakıp kucağına geri bıraktı. Haliç'i izlerken yine ilk randevularına çıktıkları o gün düşündü.
"Oturabilir miyim?" Bu tanıdık tok sesi duymasıyla anında hayalleri parçalanıverdi. Asık bir suratla sesin geldiği yöne döndü. Ferit Asu'dan yanıt beklemeden banka, onun yanına oturdu. Asu da sinirle bir nefes vererek önüne döndü.
"Bu saatte hala eve dönmemişsin?"
Onun ağzından çıkan ilk cümlenin bu olması, Asu'nun tepesinin tasını attırmaya yetmişti. "Dönmedim!" dedi sertçe. "Hava güzel oturuyorum! Sana ne?"
"Tamam canım bir şey demedim, öyle muhabbet olsun diye demiştim."
"Başka tarzda muhabbetler seç o zaman." Ya da benle hiç muhabbet etme.
Ferit bir süre sessizce etrafa bakarak oturmaya devam etti. Asu gitmek istiyordu ama gidemiyordu. 'Biraz daha oturayım, on gibi kalkarım' diye düşünüyordu.
"Son zamanlarda çok yoğunsun değil mi? Safiye teyzenin orada çok gördüm seni. Nasıl, satabiliyor musun işlerini?"
Asu, Ferit normal normal konuştukça bir çıkmaza giriyordu. Çocuğun ses tonu falan çok normaldi. Dostane bir tavır takınması da işi zorlaştıran ayrı bir ögeydi.
"Evet. Bu sıralar yoğun biraz. Safiye teyzeyle beraber çalışıyoruz, ondan orada vakit geçiriyorum."
Ferit'in yanında başını salladığını görmüştü. Hala direkt olarak Asu'ya pek bakmıyordu. "Güzel, sevindim. Bu ara bizim işler sakin gibi ama artar yakında. Ben sakinliği sevmiyorum zaten. Çoğu kişi sever de ben yoğunlukta daha iyi çalışıyorum. Böyle çok kolay dikkatim dağılıyor."
Asu sormadan Ferit bir ton şey söyleyince Asu yine biraz tutuldu. Çekingence Ferit'e baktı. "Sen nerede çalışıyorsun?" diye sordu kısık bir sesle. Annesi tabii ki Ferit'le ilgili bir sürü şey anlatmıştı fakat Asu onu dinlemediği için hatırlamıyordu. Solmaz Hanım hala her gün Asu'yu Ferit'le ilgili darlamaya devam ediyordu. Henüz pes etme eşiğine gelmemişti.
"Muhasebe bürosunda. Kadıköy'de bizim büro. Birkaç firmaya dışarıdan destek veriyoruz."
Asu hafifçe başını salladı. Telefonuna hızlı bir bakış attı. Hala gelen giden yoktu.
"Bizim pastane hala açık, gidip bir şeyler yiyelim mi? Hem benim canım çok çay çekti."
Asu şaşkınca Ferit'in gözlerinin içine baktı. Ferit oldukça hevesli ve iddialı bakıyordu Asu'ya. Her an yerinden kalkıp pastaneye koşacakmış gibi de bir hali vardı.
"Sen git, ben çok çay içtim bugün," dedi Asu başından savmak için. Ama sabahtan beri canı aşırı sütlaç çekiyordu. Eve dönerken alırım diye düşünmüştü.
![](https://img.wattpad.com/cover/313588619-288-k291561.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...