Asu buna gerçekten inanamıyordu artık. Bu kadarına ancak pes diyebilirdi, başka da bir şey diyemezdi.
Şu an havaalanında Uraz'a erişemiyordu! Baya erişemiyordu. Flörtüne/sevgilisine artık her neyiyse ulaşamıyordu. Çünkü gazeteciler ve fanlar yüzünden arkada zıplayan bir pireden farkı yoktu. Sürpriz yapıp havaalanına karşılamaya gelmişti fakat Uraz Selim fan club—Asu da lisedeyken falan bu işlerin peşinde çok koşmuştu—ve magazinciler arasında silinip gidiyordu. Normal yolcu çıkışından çıktığı için zaten ortalık kalabalıktı. Uraz'ı bekleyenler ekstra bir kalabalık yaratıyorlardı. En son böyle olduğunda konser çıkışıydı ve Asu cinnet geçirip gitmişti. Şimdi pes etmek istemiyordu. Sürprizi nihayete ersin istiyordu.
Çünkü dün gece Uraz ona konserden sonra gecenin bir körü 'Seni çok özledim' demişti. Hiçbir şey, parti gecesi aldığı öpücükler bile Asu'nun içinde bu cümleyi okuduğundaki hissi uyandırmamıştı. Bu başkaydı. İçinde uyandırdığı heyecanlar, hevesler ve geleceği yönelik temeller açısından bambaşkaydı.
Bu cümleden sonra ne yapacağını şaşırınca buraya gelmişti işte. Aslında yarın akşam randevuya çıkmak için sözleşmişlerdi güya ama Asu içinden 'bekleyemem o kadar' demişti. Onu hemen görmek zorundaydı. Ona sarılmak zorundaydı. Ama daha varlığını bile hissedemiyordu zira o kadar uzaktı!
"Uraaaz! Uraaaaz! Buradayııım!" diye bağırarak trambolin üstündeki zavallı bir çocuk gibi zıplamaya devam etti. Mümkünü yoktu. Daha kendisi Uraz'ı göremiyordu ki Uraz onu görsündü. Ama Uraz'ın çıktığının farkındaydı. Kızların çığlıklarının şekillenişinden ve magazincilerin bağırtılı sorularından anlaşılıyordu.
Havaalanı güvenliklerinin de müdahalesiyle Uraz'ı oradan kaçırmaya başladıklarında Asu'nun gözleri panikle büyüdü. Artık başka çaresi yoktu. Telefondan ulaşmak zorundaydı. Bu şekilde sürpriz falan yapamayacaktı.
Güruh Uraz'ın peşinden onu bina çıkışına doğru koşturarak takip ederken Asu Uraz'ın da şapka gözlük kombiniyle korumaların arasında çıkışa hızlı adımlarla gittiğini gördü. Neyse ki en azından görebilmişti. Bu da bir şeydi.
"Hay kısa boyluluğun gözü kör olsun ya!" diye inleyerek en arkadan koşturmasına devam etti Asu. Telefonunu çıkarıp Uraz'ı aradı. Tabii ki duymadı, açılmadı. Muhtemelen şu an yara bere almadan kaçmaya çalıştığı için telefonu falan umurunda değildi.
Binadan çıkarken ikinci kez aramaya devam etti. Güruh onun üstüne yapışmadan önce Uraz'ı siyah Vito'ya bindirdiler. Asu hayal kırıklığıyla kapanan araba kapısını uzaktan gördü. Telefon hala kulağında çalıyordu. Tam arabanın motoru çalışmıştı ki telefon açıldı.
"Asu?" Uraz nefes nefeseydi. "Şimdi indim ben. Yazacaktım birazdan. Biraz soluklanayım, öyle arayayım—" derken Asu arabanın gidişini izleyince onun lafını kesmek zorunda kaldı. "Ben buradayım! Yani alandayım ama asla sana ulaşmayı başaramadım. Şu an gözlerimin önünde gidiyorsun!" diye inledi.
"Ne? Burada mısın? Toygar abi durdursana arabayı!" Uraz'ın sözünden iki saniye sonra araba havaalanı çıkışı yolunun tee en ucunda durdu. Asu kendisinden beklenemeyecek bir performans göstererek Usain Bolt misali oraya doğru koşturdu. Sonra arabanın durduğunu geç de olsa fark eden fanlar da birbirlerini tetikleyip o yöne doğru gitmeye başlamışlardı ki Asu az önce geride kalmış olduğu için—şu an arabanın gidişine göre bir hayli önde olduğundan—tek başına önde bayrak tutan turist rehberleri gibi arabaya uçtu. Dört adım kala kapı da açılınca resmen kendini uçarak içeri attı. "Gazla gazla gazla! Geliyorlar! Kaçın!"
Daha kapı kapanmadan Toygar Bey arabayı sürmeye başladı. Zaten köşeyi dönüp havaalanı çıkışına ilerlemeye başladıklarında tamamen kurtulmuşlardı. Asu parmaklarını göğsünün ortasına bastırarak soluklanırken "Şimdi dışarıdan nasıl göründüğümüzü anlıyorum. Allah size sabır versin Uraz..." diye mırıldandı. Sonra arkasına yaslanarak söylenmeye devam etti. "Ben küçükken çok süt içmiştim, gerçekten çok içtim. Benim neden boyum uzamadı? Bir de ablam bir yetmiş benim!" diye isyan etti kalbi küt küt atarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RESMEN AŞIĞIM
Humor"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak evrene mi yönelttiği şüpheliydi. Zaten Asu da tam anlamamıştı. "Sen buraya nasıl girdin?! Ne zamandı...