Selamm, güzel geceleriniz olsun. Nasılsınız?
Oy ve yorumda bulunmayı unutmayın ballarım.
Sizi seviyorum.
KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM!
🕷️
Yavaş yavaş öğreneceğim gerçeklerin altında kalacağımı bilmek ölüm gibi geliyordu. Bir enkazın altında kalan yarı cansız bedenin son umudunu yaşıyordum çünkü öğrenmek istemeyen de bir tarafım vardı. Çok karışık bir durumdu.
Öğrenmeyi istemek ve istememek.
Doğru olsan şey, sevgilimin geçmişini bilmem gerektiği. Değer verdiğim birisinin acılarını görmek isterim.
Lakin göreceğim veya duyacağım şeyden sonra, sağır ve kör olmak için Allah'a yalvaracaksam eğer istemiyordum.
Yine de sürükleniyordum topraklarıma. Günlerdir görmediğim adamın yüzünü gecenin bir vaktinde özel jetiyle Türkiye'ye uçmak için geldiğimde görmüştüm.
Yıkık bir harabe gibi bakan gözlerinin aksine bana sarıldığında parmak uçlarından bana geçen tek his özlemdi.
Hasret kalmış bir mecnun misali saçlarımı koklayarak uykuya daldığında gözüme bir gram girmeyen uykuyla yüzünü ezberime katmak için izliyordum onu.
Biraz sonra gelmiş olacaktık, uyumam gerekliydi. Ama gördüğüm yüzünden sonra pek mümkün olmamıştı. Telefondan pek fark edememiştim ama uykusuzluktan göz altları morarmış ve gözünün beyaz akı kıpkırmızı damarlarla dolmuştu.
Bensiz uyuyamadığı o kadar ortadaydı ki. Kendine eziyet etmesine mi kızsam bensiz uyuyamamasına sevinsem mi bilemedim. Beni sürekli ikilemde bırakıyordu.
"Uyumak için fazla güzel bir zamanda beni izleyerek kaliteyi artırıyorsun sanırım? Her daim zeki bir kadın olduğunu bana kanıtlıyorsun sevgilim,"
Uykudan dolayı boğuk çıkan sesini duyduğum an gözlerimi kırptım. Dudaklarını hemen boynuma sokup derince nefeslenirken sanki yaşam kaynağını bulmuş gibi konuşmaya başladı
" Yeniden doğdum, sahi ben senin teninden kaçıncı kez doğdum vanilya? "
Ölmek için fazla güzel bir zamandı asıl.
"Böyle konuşursan eğer senin için pek hayırlı olmaz sevgilim," dedim işgüzar bir tonlamayla. Ercüment buna güldü. "Sanırım merak ediyorum hayırlı olmayan nedir hanımefendi?"
Kapı tıklatıldığında üzerinden doğruldum. Ercüment ayağa kalktığında üzerindeki tişörtün yakasını düzelttip kapıyı açtı. Hostes kadın elindeki tepsiyle gülümseyerek ikimize baktı.
" Efendim, istedikleriniz. Başka bir şey daha istiyor musunuz?"
Ercüment kadının elindeki tepsiyi alıp yüzüne bakmadan konuştu.
"Yok,"
Kapıyı kadının yüzüne kapatıp bana döndüğünde ona dik dik baktım. Gözlerime bakan kahve gözleri dondu. Ne var der gibi başını sallayıp tepsiyle birlikte yatağa oturdu.
"Kibar değilsin tamam ama en azından teşekkür edebilirsin, o mağaradan yeni çıkmış sesinle cevap verme demiyorum yani!"
Göz devirip elime tostu sıkıştırdı.
"Çok konuşma ye!"
Kaba tavrına sinir olup tostu düşmanımmış gibi ısırdım. Bana bakmaya tenezzül etmeden kendi tostunu büyük ısırıklarla yemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞ
JugendliteraturMiskin bir haz, rahmimin duvarlarını kaplayan baskın kokusu, kendi kokumu bastıracak kadar üstündü. Elleriyle rahmime ağlarını ördü. O ve ben, bizdik. Şehvetin diğer adı. Şehveti biz doğurduk. Yasaktı. Acımasızdı. Katildi. Merhametsizdi. Mesafeliydi...