8. Bölüm" Masum Kışkırtma "

63.4K 1.2K 622
                                    

Selamm herkese 🤚 Umarım iyisinizdir, ben biraz yorgunum. Bu yorgunlukla bölüm yazmaya çalıştım. Allah'tan belamı istedim oldu.

Bir de şunu söylemek istiyorum bu kitapta aksiyondan çok Ercüment ve Hande'nin intikam savaşları mı dersiniz karışılıklı atışmalarımı dersiniz yoksa ihtiraslı çekim mi dersiniz bilmem bunlar daha fazla olacak.

Aksiyon kitabı yazmıyorum anlayacağınız.

Şimdi ben gidiyorum buraya bir ateş bıraktım siz harlayın 🔥


🕸️

Yavaşlayan yağmur taneleri hala saçlarımızı ıslatmaya devam ediyordu. Tenimizde en ufak kuru bir yer dahi kalmayana kadar yağmurun altında kalmıştık. Bedenlerimizin hala bir kısmında çamur kaplı duruyordu. Yarına hasta olacağımı düşünüyordum. Yaz yağmuru da olsa kuvvetle esen rüzgar ıslak bedenlerimize yakından temas ediyordu.

Tamamen üzerinde uzanıyor vaziyetteydim. Çıplak göğüslerimiz birbirine temas ediyordu. Bacaklarımı kendi bacakları arasına hapsetmişken bir eli yağmurdan ıslanmaya devam eden çıplak omzumda dairesel hareketler çizerken diğer eli sırtımda omur iliğime masaj yapar gibi dolaşıyordu. Alnım çenesinin altındaki sakallarına değerken burnum boynunda kokusunun yoğun olduğu yerdeydi.

Toprak kokuyorduk. Sakalları arasından gelen losyon kokusunu bile bastıran bir kokuydu bu. Ferah bir toprak kokusuydu.

"Biraz daha burada böylece yatarsak zatürreden öleceğiz." diye mırıldandım. Ellerimi göğsüne dayadım ve bedenimi kaldırdım. Islak saçlarım sırtıma yapışmıştı ancak sağ omzundan birkaç tel aşağıya sarkıyordu. Tamamiyle bok gibi gözüktüğümü biliyordum. Suya dayanıklı makyajım akmamış olsa da öpüşmekten örselenmiş dudağımda ki kırmızı rujum dudaklarımın etrafına yayılmış olmalıydı.

Göz göze geldiğimizde bakışları diri göğüslerime kaydı. Dakikalar öncesinde dilinin ucuna alıp emdiği göğüs uçlarıma attığı yakıcı bakışlar ile hafifçe kıpırdandım üzerinde. Elini sırtımdan kuyruk sokumuma getirdi.

"Üzerimizdeki çamurdan kurtulalım öncelikle,"

Yerden destek alarak doğruluğundan kucağında oturur pozisyona geçmiştim. Beni bırakmadan kucağına alıp ayağa kalktı. Başım, üzerine yağmur tanesi düşen göle kaydı.

"Gölde yıkanacağız."

Kucağında benimle birlikte göle girdiğinde su kalçalarını örter vaziyete geldiğinde beni suyun içine bıraktı. Eli  belime sarılı durdu. Çenemi yukarı kaldırıp sırtına geceyi sığdıran adama baktım. Kirpiklerine düşen yağmur taneleri yüzünden kirpikleri kısık ve titriyordu. Dudaklarının üzerinde bana ait ruj lekeleri vardı. Dahası yüzünün birçok yerinde.

Elimi suya sokup avucuma bir miktar aldım. Yüzüne götürüp belimden biraz kaldırmasıyla tenine yavaşça okşar gibi temizlemeye başladım. Elmacık kemiklerini baş parmağımla temizlemeye başladığım esnada dudakları aralandı.

"Kimsin sen?"

Gözlerim beni dikkatle inceleyen kahverengi irislere ne gitti. Hala ışıltısını koruyan canlı gözlerine bakıp gülümsedim.

"Hande,"

Gözleri gülümsememe kaydı. Avucumdaki suyu sakallarla çevrelenmiş çenesine döktüm.

"Hande." dediğinde elim çenesiyle boğazı arasında bir yerde durdu. Belimden beni destekleyerek kendine daha çok çekti. Kasıklarımın tam üstünde hala sert halde duran erkekliğini hissedebiliyordum bu vaziyetteyken.

AĞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin