Beril YÜCESOY
Sonunda evime tam manasıyla yerleşmiş, düzenimi kurmuştum. Öğrencilerimin karşısına geçmek, onların gözlerinin içine öğretmenleri olarak bakabilmek çok muhteşem bir şeydi.
Şimdi ise Erdem amcanın ültimatomuyla pikniğe gelmiştik. Hatta birkaç öğrencim bile buradaydı. Herkes bir şeyler yapıp getirdiği için zengin bir menümüz vardı. Kahvaltılar evde yapılıp öyle piknik yerine gelineceği için hemen yemeklere saldırmamıştık. Semaverlere çay koymuş demlenmesini bekliyorduk.
- Hadi kalkın bir voleybol oynayalım, öylece oturmaya mı geldik ya?
- Sen iste yeter baldız, hemen kalkarız.
Mehmet'in alaylı konuşmasına sırıttım.
- Aferin eniştecim böyle uslu bir damat ol ki aklını almayalım.
- Aman aman en son senin gıcık olacağın bir şey yaptığımda Erdem komutanım bir hafta nöbet vermişti bana. Hadi hanımlar beyler şurada file var gidip oynayalım.
Oturduğumuz gölgelik alanın yakınlarında bulunan fileye geldiğimizde takımları belirleyip oynamaya başlamıştık. Tabi bir yandan da birbirimize sataşıyorduk.
- Beril sen ne zaman evleneceksin bacım, bak evlen de az oynayalım.
- Oynamak için illaki düğün mü olması lazım? Ben sana açayım bir oyun havası oyna. Hem daha gencim ben, evlenmem şimdiden.
- Ben evlendim ama ben genç değil miyim sanki?
- Sen 28 yaşındasın Mehmet ben ise 24. Senin o yaşta evlenmen normal.
Dedim göz devirip bana gelen topu onun üstüne atarken.
- Her şeye de bir cevabın var maşallah.
- Her zaman.
Dedim saçlarımı savurarak. Bu dediğime herkes kahkaha atmıştı.
- Yalnız aklıma şey geldi bundan birkaç yıl önce fakültede açılan şarkılar...
- Yazık millete orada olan çoğu kişinin yüzü kızarmıştı.
- Sen kahkaha atanlardandın.
- İşte umursamaz olmanın faydaları. Hem bir askerle birlikte olmadığım için en rahat gülenlerden biri bendim. Ha bir de Zeliha.
Dedim gülerek.
- Sizin de üniversite hayatınız çok eğlenceli geçti herhalde.
- He bir Erdem amca dememizle nöbet yediğiniz günler de çok mükemmeldi mesela.
Alttaki imamı anlayan Mehmet derince yutkunurken sırıttım.
- Şu çalınan şarkılardan bahsetmişken aklıma başka bir şey geldi.
- Sakın.
- Abicim niye öyle diyorsun ki yani...
- O gün sayenizde pestilimiz çıkana kadar eğitimdeydik.
- Valla orada sen suçluydun abi. Milletle kaba bir dille konuşursan ne olduğunu gördün. Hem o eğitimleri ben mi yaptırdım size be biz niye suçlu oluyoruz?
- Sen kıza demesen bana vurmasını, o da seni dinleyip vurmasa olaylar o raddeye gelmeyecekti.
- Ben münasip bir yerine vur dedim diye vurması mı lazım illa? Kızın kendi aklı yok mu?
Dedim fileden uzaklaşmaya başlayıp Erdem amcanın yanına giderken. Çünkü Kaan abim üzerime doğru geliyordu...
- Abicim niye yaklaştığını sorabilir miyim? Ben mi vurdum sanki sana? Erdem amcacım beni korur musun acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Canım Sevgilim (TAMAMLANDI)
General FictionBeril YÜCESOY; her şey üniversiteyi şehir dışında kazanmasıyla başlamıştı. Onu büyük bir acıya götürecek olan olaylar silsilesi ikinci sınıfın başlarında kapısını çalmıştı. Kapıyı açmaması ise imkansızdı... Ayaz KORKMAZ; sözleri vardı onun. Geç gele...